Kim olacak kubbe çatlatan. Mukaddesatçıların pîri, Büyük Doğu Dergisi mürşidinin ikisi de başbakan, cumhurbaşkanı olan iki müridinden biri.
İkisi de ortalığın kan gölüne döndüğü 1970’lerde mürşidin dizi dibinde uslu uslu oturarak 2000’leri beklediler.
Mürşit Necip Fazıl Kısakürek İslamcı kesim için tasarladığı doktrini o sıra yazdı.
2.Abdülhamid’in “İslamcılık” ütopyasını “derin İslamcı” yapıda yaşatmak ereğiyle kalemi eline almış olmalıydı. Yazdığı kitabın ismi kimi kaynaklarda “Ütoçya Örgüsü” diye geçti. Sonra “İdeolocya Örgüsü” denildi.
Ortak kanı, mürşidin Thomas More’un ünlü eseri “Ütopya”dan etkin esinlendiği (“aşırı-yorum” yaptığı) yönünde.
“Ütopya’nın İslamik formu” da denilebilecek İdeolocya Örgüsü’ne göre kurmayı düşledikleri Allah Devleti’nin ismi “Büyük Yücelik Devleti”ydi. En tepedekinin sıfatı “Büyük Yüce”. Yönetici Kurul’unki de “Yüceler Kurulu”. Bize göre bugün doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlı çalışan Bakanlar Kurulu olmalı.
2.Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan ile Ayan Meclisine karşı yetkileri düşünüldüğünde günümüzdeki Meclis’in hangi derekeye düşürüldüğü ayrı konu.
Ütoçya’ya bir ölçü Türkiye’nin bölgesel güç yapılacağı dedikodusunu eklerken, “İslamcılık” yayılmacılığına benzerliğiyle “Türkiye Birleşik Devletleri” projesini birlikte düşünmek gerekiyor. Projenin çağrışımıyla 2. Abdülhamid’inki gibi İslam dünyasını yönetecek imparatorluk süslüyor Osmanlı döküntülerinin düşlerini. Otokratik monarşinin temelini çoktan attıkları için son saldırıya hazırlanıyorlar. Bu seçimle “Büyük Yüce” Cumhuriyet’in son taşıyıcı kolonlarını da yıkarak Sevr’in sancağını çekmek istiyor göndere.
Feriştahı şaşmış halkı avil yerine koymak hoşuna gidiyor.
Bu kez, zorla menopoza girdirilen toplumun ırzına geçmek istiyor, giderayak.
Daha önce olduğu gibi önündeki “yasal engel”leri tınmıyor bile. Biliyor ki, yasallığı tartışılmayan tek seçim yapılmadı. İlk “yasal engel” demokrasi adına Baykal tarafından kaldırıldı. Şimdi Kılıçdaroğlu topal değneği olmaya soyunmuş görüyor.
Hukukçular “Üçüncü kez aday olamaz,” diyor. Büyük Yüce “Hukuk varsa guguk da var” diye ünleyerek hamam kubbesini çatlatayazarken Kılıçdaroğlu “aman! mağdur edebiyatı yapmasın,” yaklaşımıyla yasadışı adaylığa yeşil ışık yakmaya kalktı. Neyse ki, altılı masa yeşil ışığın düğmesini kapattı.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa seçildiğinden bu yana iktidar partisiyle uzlaşmacı, hatta zaman zaman pasif, teslimiyetçi politikası ayrı bir değerlendirme konusu…
Kubbe çatlatanın öbür mürşidi Erbakan ne demişti karşı devrimi kastederek; “Kanlı mı olacak, kansız mı?”
Şu ana değin epeyce kanlı oldu.
Bu kez dikkat edilsin! Acı soğan kuru yavan yaşamaya alıştırılan halk, örselene-çürüye turşu küpüne dönmüş durumda!