Türkiye’nin en popüler komedyenlerinden biri Ata Demirer, buna kimsenin itirazı yok ama gelin görün ki son filmi “Bursa Bülbülü” onun o alıştığımız komedi yeteneği muhtemelen en az sergilediği film olmuş. İzleyenler bunun bilinçli bir tercih mi olup olmadığına kendileri karar vereceklerdir herhalde ama ben açıkçası istemsiz bir durum olduğunu düşünüyorum. Yine de Disney+’ta izleyiciyle buluşan filmin meziyetlerinin de bir hayli çok olduğunu söylemek lazım. Yani bazı şeyler olmuş (başarılmış manasında), bazı şeylerse olmamış (yani pek başarılamamış).
Önce olanlardan başlayalım. Yukarıda da dediğim gibi filmin duygusal tarafı güzel işliyor. Özellikle Ata Demirer, onun aşık olduğu genç Arzu rolünde Özge Özacar (sinemadaki bu ilk önemli rolüyle kariyerinde ciddi bir çıkış yakalayacak gibi duruyor ve geleceğin önemli yıldızları arasına girmesi pek muhtemel) ve yine ona aşık plak yapımcısı rolünde Celil Nalçakan’ın oyunculukları sayesinde bu üçlü arasındaki duygusal hikaye izleyiciyi de bir hayli duygulandıracak, muhtemelen ağlatacaktır diye düşünüyorum. Filmde çok önemli bir yeri olan müzikler de (özellikle Taşkın Sabah imzalı yeni besteler) hiç fena değil, neredeyse bir müzikale yakışacak denli etkileyici hatta. 80’li yılların müzik piyasasında yükselen arabesk ve fantezi müzik akımının iyi bir yansıması var bu şarkılarda ve Ata Demirer de şarkı söylediği sahnelerde çok iyi. Bu saydığım şeyler aslında filmi bir tür “A Star Is Born” hikayesine dönüştürüyor aslında ve keşke Demirer tüm senaryoyu buraya yıkacak denli cesur davranıp komedi zorlamasına girmeseymiş. Üstelik düşünün ki filminiz Disney+ gibi gişe kaygısının sizi bunaltmayacağı bir platformda oynuyor, dibine kadar gidin diyesi geliyor insanın. Gerçi anlaşıldığı kadarıyla senaryo bitip de çekim hazırlıklarına başlandığında (pandemi yüzünden bu iş büyük bir sekteye uğramış olsa da) ortada Disney+ ihtimali yokmuş ve sonradan bu ihtimal çıktığında da senaryoda böylesi bir cesur hamleyi yapacak vakit olmadığı gibi böyle cüretkar bir mantalitenin geliştirileceği ortam da muhtemelen oluşmamış. Yazık, kaçırılmış bir fırsattır bana sorarsanız.
BAYKAL’I BEKLEYEN TEHLİKE
Oyuncu kadrosunun güçlü olduğuna şüphe yok ama bazı oyuncular eski tarz bir komediyi benimseyen bir oyunculuk tuttururken bazılarının daha gerçekçi bir çizgide filmde tuhaf bir dengesizlik yaratıyor. Küçük bir örnek vermek gerekirse Melek Baykal onu daha önce de defalarca benzeri bir tiplemede izlediğimiz bir performans sunuyor (ki bence kendine örneğin Dilber Ay gibi birini model alsa çok müthiş bir iş çıkarırdı, onda bu karakteri belki de herkesten daha iyi oynayacak yürek mevcut) ama karşısında Özge Özacar gibi yeni kuşak ve daha natürel bir üslubu benimsemiş biri olunca karikatürleşme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Ayrı ayrı baktığınızda hepsi çok iyi performanslar belki ama bir arada olduklarında uyumsuz; en azından ben böyle düşünüyorum.
BİR YOL AYRIMI…
Ata Demirer’in komedi oyuncusu olarak yeteceği tartışılmaz olsa da daha çok yaptığı taklitlerle alkış toplayan bir komedyen oluşunun etkisiyle kendi komedi skalasını daralttığı da bir gerçek. O kadar ki burada bile Metin Akpınar’ı taklit etmekten kendini alamamış. Bir sahnede bizzat Metin Akpınar rolünü canlandırıyor, o derece. Madem öyle Bülent Ersoy’u da kendi oynasaydı, Küçük Emrah’ı da… Tam da yeri gelmişken söyleyelim, filmde olmamış şeyler arasında bu gerçek karakterlerin olduğu sahneler de var. Yani izleyiciyi kahkahadan kırdıracak lezzet yok ne yazık ki buralarda ve bir anda kumaşın kalitesi düşüyor sanki. Belki bu gerçek karakterleri iyice mitleştirip örneğin sadece saçını ya da silüetini vb göstererek hissettirseydi izleyiciye onların varlığını. Öte yandan Bursa Bülbülü Cengiz’in piyasadaki rakibi Doktor Fatih tiplemesi çok güzel olmuş ve onu canlandıran oyuncuyu da (adını da analım: Toygan Avanoğlu) parlatmış; ya da tam tersi, oyuncu karakteri parlatmış… Adlarını anmamız gereken diğer oyuncular da elbette Tarık Pabuççuoğlu, Seda Türkmen, Cem Gelinoğlu, Berkay Tulumbacı ve tabii ki filmde hiç görmesek de, Özge Özacar’ın sahnedeki sesi, yani şarkıları söyleyen Melek Büyükçınar.
Toparlayacak olursak, Ata Demirer özellikle duygu yüklü final bölümüyle izleyiciyi etkileyen ama komedi kısmı zayıf kalmış bu yeni filmiyle belki de bir yol ayrımında. Ya komedisinde yeni bir açılım yaratarak yeni kuşağın mizahını bulacak (ki bu birçok ünlü komedyen için de geçerli) ya da mesela artık dramatik rollerde kendini test ederek belki de oyunculuk kariyerinde bambaşka bir maceraya atılacak; tercih kendisinin.
FİLMİN NOTU: 7/10