Okudukça, gördükçe, seyahat ettikçe ve bazen karanlığa karşı konuştukça insan tanıyor kendini. Bazen iyilikler birikiyor, bazen kırgınlıklar. İyi ki birikiyor, yoksa zamana karşı nasıl söz alabilirdik?
“İnsanın anayurdu çocukluğudur.” der Jorge Amado. Zaman geçtikçe insanın anayurdu anıları oluyor. Anıların içinde çocukluk, gençlik, olgunluk dönemleri de var elbet. Aramızdan ayrılıp göçüp gidenler olduğu kadar, yeni insanlar da katılıyor hayatımıza. Bir boşluk açılırken, boşluğu dolduranlar hayata dair. Geçtiğimiz yollar, yollara beraber çıktıklarımız, yolda kaybettiklerimiz… Tam bitti dediğimiz yerde yeniden yola koyulmak, teslim olmadan direnmeyi sürdürmek de hayata dair.
Ben de istanbullook.com’da zaman zaman sizlere yaşadıklarımdan, sesime ses katanlardan, kimi zaman gürültü yapanlardan ama her şekilde insandan bahsetmeye çalışacağım. Böylece zaman içinde yolculuk yapmış olacağız.
İnsan var diye sanat var, kitap var, sahne var, söz var. Biliyoruz ki; böbürlenerek gezen birçok insanın isimleri unutulurken; iki dizeyi yan yana getirmiş, bir taşı can alıcı biçimde yontmuş, bir görüntüyü ustalıkla sunmuş, haksızlığa karşı kalıcı bir tirat atmış insanların adları kalır bu dünyada. O vakit biz de hakiki kalanlardan bahsedeceğiz.
Trabzon, Ankara, İzmir, Bursa, İstanbul’un da aralarında olduğu nice şehrin bana verdikleri kadar, benden aldıkları da var elbet. Bazen; ressamlar, şairler şehri olan Trabzon’un el ele verip bir futbol topu etrafında horona durmasının heyecanından söz açacağız. Belki de bütün bunları anlatırken ülkemizin sanatta, sporda, eğitimde, sokakta, meyhanede almış olduğu yolu da gözler önüne sermiş olacağız.
Var olmanın en büyük araçlarından biri kuşkusuz sanat!
Burada duralım ve söyleyecek sözümüz olduğunu hatırlatalım…