➤ Yazarlar

Tartışmasız ”hayır”

100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti, her ne kadar zamanı tam bilinmese de, 2023 yılında tarihi bir seçime gidiyor.

100 yılın en önemli seçiminin olacağı kesin.
Rejimin de oylanacağı 2023 seçimlerinde, ya mevcut iktidar değişecek, ya da rejim tam evrilecek. Köklü değişikliklerin hazırlıklarının yapıldığı, sosyal yaşamda, ekonomide, siyasi rejimde, insan haklarının kodlarında yeni bir çizginin 2. yüzyılda yaşama geçirilmesi muhtemel.

ATATÜRK’ün güçlüklerle kurup, gelecek kuşaklara armağan ettiği Cumhuriyet’ten  giderek uzaklaşan bir çizgiye doğru akan  belirsizliği hissetmek bile, yürekleri daraltıyor.
Tam da bu tabloda, Türkiye yeni bir mengeneye sıkıştırılmaya çalışılmakta.
Anayasa değişikliği teklifinin ele alınması planlanan bu günlerde, Anayasa’nın en temel 2 ilkesi ,adeta  bomba gibi kucaklarda duruyor.

ANAYASA’nın en temel  LAİKLİK VE EŞİTLİK İLKELERİ, kısaca başörtüsü teklifi olarak şekillendirilerek, alelacele bu haftanın gündeminin ilk sıralarında bekliyor.
Oysa seçime belki de 4 ay kaldı. Kimse henüz net seçim tarihini bilemese de, Türkiye seçim sathı mailine girdi çoktan. Meclis, uzatmaları oynuyor.

Bu koşullarda, en temel yasamızın, ANAYASA’nın değiştirilmesi, öncelikle kabul edilemez.
Bu Meclis’in kaç üyesi gelecek aylarda aynı koltuklarda oturacak, gücü hangi iktidar kanadı ele geçirip ülkeyi yönetecek, bilinmiyor.

Neyin peşinde olunursa olunsun, bu kompozisyonla en temel 2 ilkede hayati değişim kabul göremez.
Ayrıca, toplumda ötekileştirici, ayrıştırıcı dille hazırlanmış bu teklifin külliyen reddi gerçekleşmelidir.
”Baş örtüsü ve aile konusunda kırmızı çizgilerin” olduğunu savunanların bu teklifin Meclis’ten yeterli oyu alamaması halinde referanduma gitme emellerini dillendirmeleri ise, tam bir seçim yatırımı olarak değerlendirilmeli.

Nisan sonu, mayıs ortasına dek sandığa gidilmesi yolunda hesapların yapıldığı 2023 seçimlerinin, bu sıkışık takvimde bir de referandumla yoğunlaşması akla zarar.
Seçimi ve referandumu bir yana bırakıp birkaç satırla da olsa “neden teklife hayır denilmesi” gerektiğini ifade etmeye çalışalım.

Hukukçularımız ve kadın örgütlerimiz, başörtüsü ve aile kurumu düzenlenmesi teklifinin laiklik, din ve ibadet özgürlüğü, eşitlik ilkelerine temelden aykırı olduğunu ifade ediyorlar.
Zaten 20 yıllık iktidarın, zaman içinde sürekli zayıflattığı LAİKLİK ve EŞİTLİK ilkeleri, yeni teklifin kabulu durumunda tamamen hayatımızdan çıkarılacak.

Anayasa’nın 24. maddesine ilişkin değişiklik önerisi ile kadınlar başörtülü, örtüsüz, inançlı, inançsız şekilde ayrıştırılmış, kutuplaştırılmış olacak.
Oysa, başörtüsü diye bir sorunun olmadığını, bu teklifi hazırlayan kadın-erkek tüm politikacılar bilmekte. Başörtüleri ile Meclis’e giren kadın milletvekilleri, toplumsal alanda da bu sorunun olmadığını birebir yaşarlarken, yeniden anayasanın  ilgili maddelerinin değiştirilmesi için can siperane çalışmalarının nedeninin, yaklaşan seçimler için olduğunu düşünmeyenin kaldığını mı zannediyorlar.

Anayasanın 24.maddesine eklenmesi düşünülen 2. fıkrasıyla, laiklik ilkesinin hedef alındığı açık değil mi?
”Hiçbir kadın, dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim,çalışma…..” diye başlayan ve ”….gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda, Devlet ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri  alabilir” ibaresiyle kadınların dini inanca dayalı kıyafetlerini düzenlemekte.

Kısacası, sadece kadınların dini inanca dayalı kıyafetlerini hukuki koruma altına alıyor.
Tercih edilen diğer kıyafetler ise, bu durumda güvence dışında tutuyor. Dini inançlara dayanmayan tüm kıyafetleri tercih edenlerin ise nasıl korunacağı belirtilmiyor. Kamu ve özel sektör hizmetlerini kapsayan bu tedbirler için tek kıstasın dini inançlar olduğu anlaşılıyor. Bu da kadınlara mutlak bir dokunulmazlık getirken, erkeklerin durumu anlaşılamıyor. Onlara da kamu hizmetlerinde sarık-cübbe gibi kıyafetleri serbest mi bırakıyor, anlaşılmıyor..

Dini inançlı-inançsız, kadın-erkek her kesim insanına getirilmek istenilen bu ayrımcı düzenlemenin ANAYASA’nın laiklik ilkesi gibi, eşitlik ilkesini de alt üst ediyor.

Bir de ifade ediliyor ya:
”Bu teklifimiz ile aile kurumu da güçlendirilecek.”
Teklifte, Anayasa’nın 41. maddesine yönelik değişiklik önerisi ile, maddeye ”evlilik birliği” ekleniyor.
”Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir…”

”İnsan tabiatına uygunluk” ifadelerinin yer aldığı teklifle yaklaşan seçimlerin hedeflendiği açıktır.” Kadın yada erkek fıtratlarının, insan tabiatlarının” ANAYASA’larda böylesine ayrımcı ifadelerle yer alma çabalarının ve bunun da seçim öncesi Meclis’te oylanmasından sonuç alınmayınca, alelacele referandumlara kalkışılmasının  gereksiz olduğu açıktır.

Söz konusu teklife, CHP, İYİ PARTİ VE HDP’nin uzak olduğu biliniyor.
Özetle, kadınların hep de seçim öncelerinde hedefe alınıp, siyasi değer olarak görülmesinden bıkmadık mı.
Zaten deline deline kevgire dönüştürüen Anayasa, bırakın da seçim sonrası, sakin kafalarla, rahat zamanda, konsensüsle, korkutmadan, bıktırmadan, insan odaklı yeni düzenlemelerle ele alınsa.
Demokrasilere daha yakışmaz mı?

YENİ ANAYASA TEKLİFİNE HAYIR DİYORUZ 
Kimlerin müzakerelere katılacağını da izlemeye devam edeceğiz.
Teklif varsa, sandık da bizim.
Haydi bakalım.

➤ Yazarın Son Yazıları

➤ Son Yazılar

Welcome Back!

Login to your account below

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Add New Playlist

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?