Son felaket, daha kötü ün sahibi siyasi iktidarın ülkede yaptığı tahribatın üstüne tüy dikti.
Halk bir haftadır elinde telefon, televizyon karşısında inanılmaz alçaklıklara tanık oldu/oluyor.
Deprem vurgunu insanlar ölüm kalım savaşı verirken yapılan dinci rezillikler kötülük tarihine kara sayfalar ekliyor.
*
Şimdi bu büyük yıkımın sorumlusu aranıyor.
Bulunacak.
Bulmak için kubbe çatlatanın yaptığı gibi bir kenara notlar alınıyor!
Görünüşe göre bu kez “devri sabık” yaratılacak.
Bu ara asıl sorumlunun sistem olduğu unutturulmamaya çalışılacak.
*
Kim nereden bakar bilinmez ama bu yıkımın öyküsü 85 yıl öncesine dayanıyor. Oradan zoomlanmalı olan biten:
İkinci paylaşım savaşı öncesinde Türkiye yumurta dış satımında dünya birincisiydi. O zamanlar besi yumurtası, vitaminli yumurta, gezen tavuk yumurtası türünden kavramlar yoktu. Bütün yumurtalar köy tavuğu yumurtasıydı. Yurtdışına içi samanla doldurulmuş büyük sandıklarla gönderiliyordu yumurtalar. Tabutluk deniliyordu o sandıklara.
Türkiye kendi kendine yeten tarım ülkesiydi ama uçak da yapacak teknolojiye sıçrama yapmıştı. İki yüz yıl ıskalatılan sanayi devrimini yakalamıştı.
Marshall planıyla Türkiye’nin sanayileşmesi yasaklandı. Tarım ülkesi rolü verildi.
Bırakınız uçak yapmasını otomobil (Devrim) üretmesine bile izin verilmedi.
Bugün mirasına sahip çıkmaya çalıştıkları 14 Mayıs, “46 Ruhu”nun iktidara geldiği gün diye bilinse de köyden kente göçün miladıdır. Köyden kente ikinci büyük göç AKP iktidarının ilk günlerinde kışkırtıldı.
Önce planlı devlet yapısından vazgeçildi. “Plan mı, pilav mı” denilerek alay edildi halkla.
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sözü pusula edildi.
Komprador burjuvazi yapılandırılırken arsız, hırsız müteahhitler türetildi.
Rant, her anlayışın, her değerin önüne geçti.
Düzensiz kentleşme… Postmodern urbanizm/kent bilim, çıkmaz sokakların yanı sıra çıkmaz bulvarlar gösterdi bu halka. Gecekondu mimarisiyle birlikte arsa rantiyesi yarattı.
Daha önce bakanlık onayına bağlı imar kararlarında bu iktidarın öncüsü siyasal iktidar döneminde belediye meclislerine “kesin karar” alma yetkisi verildi. Böylece, enfeksiyon yurt düzeyine yaygınlaştırıldı.
Deprem ekonomisi yapılandırıldı.
Savaş fırsatçıları gibi deprem fırsatçıları kültürü oluşturuldu. Müteahhitler için “Yapmadığı işlerden kazanır” diye bir söz var. Müteahhitler başta demir, çimentodan çalarak binalar yaptılar.
Bu iktidar işe başlar başlamaz imar affıyla ödüllendirdi onları.
*
Kuruluşundan beri bu cumhuriyeti yıkmak için çalışan karşı devrimin aç gözlü kullarının ağız şapırtılarıyla 21 yıldır kurduklarını sandıkları devlet ilk ciddi sınavda döküldü. Kubbe çatlatanın düşlerini süsleyen neomonarşik devlet çöktü.
Buna karşın, depremde siyasi şov yapmaktan geri durmadılar utanmazca. Göçük altından bir can kurtarılırken kimi tekbir çekti, kimi fotoğraf çektirdi.
Devletin deprem bölgesindeki kurtarma çalışmasında gecikmesine acaba ne yol açmıştı? Devletin zirvesinde neler yaparak, konuşarak oyalandılar acaba? Bunların tümü bir gün mutlaka çıkacak ortaya. Unutulmasın ki bu gökkubbe altında hiçbir şey gizli kalmaz!
Emperyalizmin bu halka giydirmeyi uygun bulduğu don uymadı. Adını ılımlı İslam koymuşlardı. Ilık İslam diyenler de oldu ama bunun adı Amerikan İslamıydı, çöktü.
Şimdi gündemde seçim boğazlaşması var. Sonra çekip gidecekler… gitmezlerse halk gönderecek onları.