Anadolu diyagonali (çatalı) ile çiçek kokulu çevresini Pazartesiden itibaren önce kan kokusu sardı. Sonra, pis çevre kirliliği kokusu karıştı kan kokusuna.
Yardım ekipleri işe girişemeden bölgeyi gezen flakka yutmuş zombilerin kokusu bastırdı bütün kokuları. Rakiplerine “Politika yapmayın!” gözdağı verirken politikanın daniskasını yaparak korkutmaya çalıştılar halkı. Muhalefet edenler için verdikleri peşin ceza hükmünü açıklarken infazı ertelediklerini bilgelikmiş gibi yutturmaya kalkıştılar.
O sıra yüzbinler enkaz altında can çekişiyordu.
Liyakatsizliklerini, beceriksizliklerini afur-tafurla kedi pisliğini örtercesine gizlemeye çalışırlarken kurtarma çalışması için çok değerli zaman diliminin yitirilmesine neden oldular. Enkaz altındakiler ya kan kaybı ya başlarına aldıkları darbe ya da soğuk nedeniyle hipotermiye girerek öldü. Çok gecikilerek başlanılan kurtarma çalışmaları haybeye kürek çekmeye, moloz kaldırmanın ön çalışmasına dönüştü.
Kurtarma kazmaları vurulduğunda enkaz altındaki cesetlerin kasları gevşemiş, boşaltım sistemi kendini salıvermiş, sıvı-salya akıntısı başlamıştı. Sonra, beden ısısı her saat bir derece düştü. Kan kılcal damarlarda toplanırken deri su yitirdi. Bakterilerin sindirimi dokuları zayıflatırken çürümeye yüztutan beden, karın bölgesinde biriken gazlarla organik bileşikleri salgılamaya başladı.
Antakya caddelerini, sokaklarını işte bu koku doldurdu dün.
Güzel bir kokudur bu.
Literatürde “Ester” diye biliniyor. Osmanlı’nın katırı “ester”le ilgisi yok; ne akrilik esteri ne de selüloz esteri. Yer yer çürümüş meyve kokusuna benzer. Gerçi, alkol de çürütülmüş meyveden damıtılır ama metil alkolün ölçüsüne dikkat edilmelidir! Yoksa telomer bir anda tükenir, şanssız felaketzede Antakyalılarınki gibi…
Esterin etimolojik kökeni çok derinlerdedir. Perslerin “yıldız”ı, Yahudilerin “gizli, gizemli” anlamına gelen “Astar”ı, güzelliğini güneşten, kokusunu mersin ağacından almış bir kraliçedir Adasa…
Dünyanın Mersin ağacı diye bildiği, yöre halkının murtu, hambelesi, ester kokulu yemişi…
Ölümle gelen o koku öyle güzel ki… dayanılmaz, kendinizi tutamazsınız, kokladıkça koklarsınız. Sonra başlarsınız kusmaya.
Kokunun geldiği yerde kurtlar vıkır vıkır oynamaya başlar.
Rüşvetin, hırsızlığın kanalizasyonunu tıkadığı büyük kokunun merkezinde de kurtlar vıkır vıkır oynuyor. Mide bulandıran kokudan halk kustukça kusuyor.