Çocuğunun ellerini bırakmayan babalar, bebeğinin üzerine kapaklanan anneler, annesiz-babasız kalan çocuklar, hüznün kıyısına yerleştirilmiş onlarca acılı görüntü bıraktı bizlere. Geride yalnızlık kaldı…
En önemlisi; bilimden uzak düşmenin ağır faturası altında kaldı sıcak yuvalarımız.
Sadece sevinçli zamanları değil, kederli zamanları da paylaşmanın doğallığıyla seferber olan insanlar, depremden zarar gören şehirlerin yarasını sarmak için koşturup durdu, durduk, duruyoruz… Dayanışmayı, kardeşlik duygusu içinde büyütenler, yaraları sarmaya çalıştı. Maden işçileri iyi bildikleri yerin altından var güçleriyle insan kurtarmaya gayret etti. Daha çok kazanmak için insan hayatını ıskalayanlar da, o güzelim insanlarla birlikte, diktikleri yapıların altında kaldılar.
Ve fakat asıl koşturması, önlem alması gerekenler yine iyi bir fotoğraf bırakmadı geriye. Koordinasyon, düzen, tertip eksikliği öne çıktı. Göçük altında kalan birçok canımızı, zamanında yardım gitmediği için kaybettik. Bir daha anladık ki bu ülke duygularla yönetilemeyecek kadar derin bir gerçekliğe sahip.
Bu yıkımdan sonra “normalleşmek” nedir, hiçbir şey olmamış gibi yaşamak mümkün müdür artık, nasıl üstesinden gelinir bunca acının, bilmiyorum! Birlikte yaşayıp göreceğiz bunu zamanla… Fakat şunu biliyorum; şimdi, hemen, acilen yeni kararlar almalıyız. Benzer durumların yaşanmaması için; dinmeyecek acılarla hayatlarını idame ettirmek zorunda kalan binlerce insanımıza, acılarıyla birlikte sahip çıkarak, planlı adımlar atmalıyız. Burası, faylar arasında soluk almaya çalışan bir ülke. Hiç vakit kaybetmeden depreme dayanıklı yapılar oluşturmak ve bilim insanlarına kulak vermek gerekiyor.
Büyük felaketler yeniden toparlanıp yarınlara doğru sağlam adımlar atmak için fırsat verir insanlara. Nerede, neyi yanlış yaptığımızı düşünmek zorundayız. Kimlere neden güvenmeli, kimlere artık neden güvenmemeli olduğumuzu bilmeliyiz. Bütün bunlar için akla dayalı, bilimsel veriler eşliğinde davranmalı ve hazırlık yapmalıyız. Yoksa çok daha büyük acılar yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.
İnsan hayatından yana mı olacağız yoksa birilerini zengin etmekten yana mı? Asıl cevaplandırılması gereken soru bu.