Herod, yüz küsur yıl boyunca kendi iradesiyle bu yıkıma hazırlanmış olamaz ya. Bunu kaçıncı kez yaşadığına bakmaksızın yeniden ayağa kalkmaktan imtina etmeyen Antakya için kum saati oluklardan tanelerini yeniden boşaltmaya başladı. 1400 yıl önce hayata bir pagan tapınağı olarak başlayıp zamanla bir camiye dek uzanan öyküsüyle Habib-i Neccar’ı 6 Şubat sabahına hangi irade hazırladı?
Herkes bilir ki Antakya, dünyanın dört bir yanını birbirine bağlayan geçiş yoluna kurulmuş bir kent olmanın sorumlulukları yerine getirmenin anıtı gibiydi. Oysa bu sorumlulukları yerine getirmenin bedelini bu denli ağır ödemek gerekmemeliydi. Bir depremi ağır yapan ölçütlerin tümünü karşılamak gibi bir yükümlüğü üstlenerek ayrıca… Defalarca yerle bir olarak… Her defasında birer ülke nüfusu kadar insanı yitirerek…
Herod’u Yeniden Saat Kaç Yönünde mi Kuracağız? Dünyanın en eski yerleşim alanlarından biri olmanın böyle bedelleri olmalı mı ayrıca? Tüm semavi dinlere bağrında yer açmanın, adına medeniyet denen yaşam biçimlerini belirleyen bir coğrafya olmanın, her defasında yeniden başlamayı gerektiren bir yanı olabilir mi? Zaten başına buyruk bir nehri dizginleme çabasının yorgunluğuyla devirdiği birkaç bin yılın yorgunluğu bir anlama gelmiyormuş gibi iki yakası bir araya gelmeyen bir kenti yine ve yeniden bir yıkım için hazırlamışlar. Şair bunu başka bir şehir için tasvir etse ne çıkar? Yıkımlar kentler için bir gereksinimmiş gibi, kayıplar birer istatistik veriden ibaretmiş gibi Herod’un ışıklı yollarını bugüne hazırlamışlar. Oysa tarihin ışıklandırılmış ilk caddesi olmak bile meşaleyi düşürme olanaklarının önüne set çekmek için başlı başına bir sebep değil miydi? Bu saatten sonra olanlara kişisel çıkar demenin, cehalet demenin ya da ihanet demenin nasıl bir anlamı olabilir ki? Romanın ve Greklerin tanrılarını belki de sonsuza dek uğurladık bu topraklardan. Nasıl hazırlamıştınız Daphne’yi bugüne ve yıkılan bir kenti bundan sonraki günlere nasıl hazırlayacaksınız?
Bazısı bir yerde yapılan hatalara odaklanmaktan kendini alamıyor. Herod’u bu ilk yıkılışı değilse neden bu caddeyi yıkılabilecek özelliklerle donatmakta ısrar ediyorsunuz? Bu coğrafyayı yeryüzüne ait öykülerin bir özeti haline getiren özellikleri cezalandırma yemini eden hanginiz? Kimdir Roma tanrılarının tanrıçalar için verdikleri savaşın arasında kalıp bundan rahatı kaçan? Yoksa semavi dinlerin yok oluşuna engel olduğu bilinen Habib-i Neccar’dan bir intikam alma şekli midir yıkılabilen kentler yapmak konusundaki ısrar? Şimdi hangi yüzle kurulacak binlerce yıllık mirası bağrında saklayan Herod. Doğanın savaşımı özendiren kurgusuna direnen yapısı yüzünden yıkılan kentler yapmakta ısrar etme gerekçesine odaklanmak zorundayız. Bu durumda defalarca yıkıldığını bildiği kentin dün başına gelenleri umursamayan biri onu yarına hazırlayabilir mi?
Peki ya şimdi? Nasıl hazırlayacağız yarına Kurtuluş Caddesi’nin hayat damarlarını. Yıkıldığını bildiğiniz bir kuleyi her defasında yıkılabilir bir düzenekte yeniden kurmak gibi… Eve dönerken kumdan kale kimseye yar olmasın diye yıkıp gitmek gibi mi olacak yeniden? Kum saatinin son tanelerini oluktan geçireceği güne mi hazırlayacağız bu kentleri yeniden?
icemdogru@gmail.com