Ahmet Tatar
Bu çarpık sisteme karşı bütün itiraz ve uyarılara kulak tıkayan ve 15 Temmuz’un rüzgarını arkasına, MHP’yi yanına alan Erdoğan, 2017 Nisan’ında Olağanüstü Hal koşullarında gerçekleşen referandum ile muradına erdi.
“Türk tipi başkanlık” dedikleri bu çarpık sistemin zaten hukuktan ve demokrasiden hızla uzaklaşan ülkemizde çok daha büyük sorunlara kapı açacağı belliydi.
Bu ortamda CHP genel Başkanı Kılıçdaroğlu bütün muhalefeti birleştirme konusunda kendisine vazife çıkardı ve dört partiyi bir araya getirmeyi başardı.
2018 seçimlerinde muhalefet açısından oluşan olumsuz koşullar, yapılan bir çok hata ve koşulların yanlış yönlendirmesi sonucunda Millet İttifakı istenilen başarıyı sağlayamadı.
Ancak iktidar partisinin bütün engelleme çabalarına rağmen İyi Parti seçime katıldı ve kurumsal bir kimlik kazandı. Bu gerçekten ciddi bir çaba ve fedakarlık ile başarıldı.
Millet İttifakı esas sınavı 2019 yerel seçimlerinde verdi.
2018’den alınan dersler ve HDP’nin dışardan desteğinin çok ince bir diplomasi ile sağlanması sonucunda, iktidara gerçek bir yenilgi yaşatırken, halka da bu iktidarın sandıkla gönderilmesi konusunda çok büyük bir özgüven ve umut sağladı.
2019 yerel seçim başarısı ile siyasi inisiyatif büyük oranda Millet İttifakı’na geçti. Millet İttifakı gündem belirleme tekelini Erdoğan’ın elinden aldı.
2021 yılının sonunda Millet ittifakı AKP’den kopan iki yeni parti ile genişleme görüşmelerine başladı. 2022 yılı içinde Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Mutabakatı, Anayasa değişiklik tasarısı ve nihayet Ortak Politikalar Mutabakat metni çalışmaları ile alt yapısını tamamlayan 6’lı Masa bileşenleri 2023 yılı başında cumhurbaşkanı adayını açıklama aşamasına geldi.
Bu süreçte ittifak içinde kamuoyuna sızan çeşitli anlaşmazlıklar bir şekilde çözüldü. Fakat aday belirleme konusu çeşitli gerekçelerle ertelendi. Adayın belirlenmesindeki gecikme, çok farklı spekülasyonları beraberinde getirdi.
Özellikle masanın iki büyük partisinin çeşitli düzeylerdeki isimlerinin medya üzerinden niyet beyanları, aday konusunu ittifakın yumuşak karnı haline getirdi.
Bu durum AKP-MHP ittifakı ve yandaş medya tarafından sonuna kadar kullanıldı. Halkın umudu haline gelmiş olan masayı dağıtmak için ittifakta gedik açılabilecek bir alan olarak görüldü. Fakat bir türlü istediklerini gerçekleştirmede başarılı olamadılar.
Fakat 2 Mart’ta aday belirlemek üzere gerçekleşen buluşmadan çıkan Meral Akşener’in yüz ifadesi bir şeylerin yolunda gitmediğinin işaretiydi. Nitekim ertesi gün kapalı kapılar ardında ne oldu ne bittiyse, kimler devreye girdiyse, İktidar ortaklarının yapamadığını Meral Akşener yaptı.
Zehir zemberek bir dille yaptığı açıklama ile masayı devirdi.
Ortak adayda anlaşamamak mazur görülebilirdi, ancak diplomasi dilinden uzak bir açıklama ile adeta bütün köprülerin yakılması iktidar ortaklarını sevindirirken, Millet İttifakı’na umut bağlamış kitlelerde büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Cumadan pazartesine dört günlük tarihi bir krize tanıklık ettik.
Sonuçta sürece müdahil olan aracıların çabaları ile yapılan görüşmeler sonunda İYİ Parti’nin masaya dönmesi sağlandı ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanması ile kriz aşıldı.
CHP kurmaylarının bir B planını düşünmüş olmaları, halkın tepkisi ve çok yoğun baskısı, 6’lı masanın adaylık öncesinde yapmış olduğu mutabakatlar ile kurulan ittifak altyapısı, bu krizin aşılmasında en önemli etkenler olarak öne çıkıyor.
Kabul etmek gerekir ki, yaşanan kriz kırıcı ve zarar verici oldu.
Fakat ne olursa olsun krizin aşılması, geniş halk kitlelerindeki umudu yeniden dirilttiği gibi hep birlikte duruma müdahil olup masayı yeniden ayağa kaldırmanın verdiği büyük bir coşku ortaya çıktı.
Bu coşku aslında 20 yılın sonunda halkın ne derece bunaldığının ve hiçbir kaprise tahammülü kalmadığının da bir göstergesidir.
Şimdi, yaşananları bir yol kazası olarak görüp, olumsuz beklentileri boşa çıkarma zamanıdır.
Kim ne derse desin, Kemal Kılıçdaroğlu baştan beri gösterdiği tevazu ile, birleştirici ve mücadeleci tavrı ile ve yerel seçim başarısı ile adaylığı hak etmiştir.
Bürokrasi deneyimi, bunca hırsızlık ve yolsuzluktan sonra çok önemli bir nitelik haline dönüşen dürüst, namuslu kişiliği ile toplumun çok farklı kesimlerinin güvenini kazanmış bir liderdir.
Gün, elbirliği ile bu talan ekonomisinin yarattığı adaletsiz düzeni, büyük ekonomik çöküntüyü, ortadan kaldırma; demokratik ilkeler çerçevesinde, evrensel hukuk ışığında ülkemizi yeni baştan toparlama günüdür.
Onun için Türkiye’nin bu seçimi kazanması gerekiyor.