Haspam masadan kalktı, yarı aç, yarı tok. Kurt sisli havayı sever derler ya, genetik kodlarına uygun davrandı anlaşılan.
Birazcık yüz bulunca şımarıverdi, kırk günlük seyisliğiyle kırk yıllık at pisliği karıştırmaya kalktı. Ortadoğu ülkesi politikacılarına yakışır biçimde davrandı.
Batılıların şöyle bir önyargısı var bu konuda:
Ortadoğu’da bütün gece bir konuyu hararetle görüşür, sabaha karşı anlaşarak birkaç saat uyumak için ayrılırsınız. Sabah, anlaşma metnini imzalamaya gittiğinizde bakarsınız ki geceyarısına kadar görüşerek yaptığınız anlaşmayla ilgisiz bir durumun uygulanmakta olduğunu görürsünüz. Buna Ortadoğu kaypaklığı deniliyor; ilkesizlik ya da omurgasızlık da diyebilirsiniz.
Çok aklı başında kadın var bu ülkede. Kuzeydoğu Çukurova’ya özgü bir söz kesinlikle yakışmaz onlara. Gerçi o sözün yakışacağı erkek de çok, kadın da bu ülkede. Hafta sonu gerginliği işte o sözü anımsattı:
“Kadını kâhya yapmışlar, zehmeride koyun kırktırmış.”
6’lı masanın kadın kâhyası bazılarının dediği gibi masayı dağıtmadı. Zaten, topladığı puanla masayı dağıtacak güce erişememişti. Bu gidişle o gücü elde edecek gibi de görünmüyor. Belki öğrenir bir gün, her derede at öldürmeden veteriner olunamayacağını. Belki de öğrenmeden savuşup gider bu dünyadan.
Olan bitene bakılırsa tarih yazacak gibi de görünmüyor; kendi söylemiyle tarih olacak izlenimi veriyor.
Bundan böyle 6’lı masanın adı kaçlı masa olacak yakında anlaşılır. Göründüğü kadarıyla hafta sonu araya rıfailer girmiş herhalde; Akşener’in bugün yapılacak toplantıya katılabileceği konuşulmaya başlandı, iyi mi?
Katılsa ne değişir ki? Ortalığı kel alinin bağına döndürdükten sonra…
Zaten, yapısal olarak “mutant koalisyon” diye tanımlanmasında pek sakınca yok masanın. Masadakilerin üzerlerindeki jelatin kılıflar kaldırıldığında tümünün altından bir “aslı huu nesli huu” kimliği çıkar ortaya. Onlardan her biri yeni bir oyun da oynayabilir.
Güdük demokraside olur böyle şeyler. Hiç önemli değil!
En azından bu nedenle bu aşamada en önemli gerçeğin altını çizmek gerekiyor!
Öncelikle bunun bir seçim yarışı olmadığı unutulmamalıdır!
Bu bir var olma, yok olma, aydınlanma savaşımıdır!
Temel sorun, “İstenilen ışıklı uygarlık mı, kör karanlık mı?”dır.
Halkın önünde zorlu bir süreç var.
Batılıların “Savaş Sisi” (İng. Fog of war) dediği türden bir hava egemen ülkeye. Savaşta belirsizlik mekaniğini tanımlamak için kullanılan bu terim kısaca “durumsal farkındalıktaki belirsizlik” anlamına geliyor.
Belirsizlik bu biçimiyle siyasal iktidardan başkasının işine yaramaz.
Eğer muhalefet, Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı ile -elbette HDP’yle- demokrasi savaşımında açıkça güç birliği yaparsa… Gezi’deki gibi sekter davranan olmazsa… bu teokratik, faşist iktidarın alaşağı edilmesi işten değildir.
Herkes biliyor ipleri başkasının elinde bir kağıttan kaplan olduğunu kubbe çatlatanın. İktidarda olduğu yıllarda hiçbir zaman halk çoğunluğunun oyunu alamadığını; seçimleri her zaman nasıl kazandığını…
Yeter ki, ana muhalefet partisinin bilgisayar sistemi çökmesin yine; İstanbul BB Başkanlığı seçimlerindeki gibi bir irade gösterilsin…