➤ Yazarlar

Memleket Rusya olmuş, haberimiz yok

Oscar ödüllü “Navalny” belgeseli henüz ülkemizde izlenemiyor ama dijital platformların harekete geçip bizi de yakından ilgilendiren bu filmi tam da seçimler öncesi yayınlamasında fayda var.

“Son 5 aydır 2 metreye 4 metre boyutlarındaki tek kişilik bir hücrede tecrit edilmiş bir halde yaşıyor. Hücresinde pek bir şey yok; bir sandalye, küçük bir masa ve her sabah saat 05’te kaldırılıp duvara zincirlenen, akşam 9’a kadar da yeniden açılmayan bir yatağı var, yani gün içinde yatağı kullanmasına izin yok. Sağlığı pek iyi durumda değil ve tecrit altında tutulduğu için en temel haklarından bile yoksun bırakılmış halde. Kitap okuyamıyor mesela ya da ailesini arayamıyor ve son bir yıldır ailesinden hiç kimseyi görmedi. Tüm bunlar yasadışı elbette ve onun hapis koşulları bana sorarsanız tam bir işkence.”

Yukarıdaki sözler 12 Mart gecesi düzenlenen Oscar Ödülleri gecesinde En İyi Belgesel dalında Oscar kazanan “Navalny” filminin hemen tören sonrası sahne arkasında yapılan basın toplantısında konuşan araştırmacı gazeteci Maria Pevchick’e ait. Putin’in en çekindiği ve hatta adını bile anmaktan imtina ettiği muhalif figür Alexei Navalny’nin nasıl zehirlendiğini araştıran Pevchcik CNN yapımı “Navalny” belgeselinde de sık sık karşımıza çıkıyor. Son yıllarda izlediğimiz “Citizenfour”, “The Dissident”, “Risk” ya da “We Stael Secrets” gibi belgesellerin izinden giden “Navalny” sadece yılın en çarpıcı gazetecilik başarılarından biri değil, muhtemelen biz Türk izleyiciler için dikkatle izlenmesi gereken, hatta dersler çıkarılması bir film aynı zamanda.

Konuya aşina olmayanlar için özetlersek, muhalif politikacı Alexei Navalny liderliğini yürüttüğü Geleceğin Rusyası Partisi ile Vladimir Putin’in en çok çekindiği rakiplerden biri. Bir yandan ciddi bir şekilde yolsuzluk dosyalarının üzerine de giden Navalny kendisi de bir hukukçu olduğu için kolay kolay görmezden gelinecek bir rakip değil haliyle ve gitgide artan popülaritesi, karizmatik kişiliğiyle Putin’in sonunu getirmesi muhtemel kişi olarak toplumda görülmeye başlaması onu ister istemez ciddi tehlikelere de maruz bırakıyor. Nitekim 2020 yılında canına kast ediliyor ve Navalny zehirleniyor. Bindiği uçakta aniden rahatsızlanan ve uçağın acil iniş yapması sonucu bir hastaneye kaldırılarak son anda kurtarılan Navalny (filmde verilen ayrıntılar sonucu anlıyoruz ki her şey ince bir şekilde planlanmış ve uçak acil iniş yapmasa Navalny ölecekmiş) Berlin’de tedavi gördükten aylar sonra ülkesine dönüyor ve havalimanında tutuklanarak cezaevine yollanıyor. Uyduruk bir duruşma sonrası cezası kesinleştiğinden beri de hapiste Navalny ve son dönemde de tek kişilik bir hücrede yaşıyor.

Yönetmenliğini Daniel Roher’in üstlendiği “Navalny” tıpkı Laura Poitras imzalı “Citizenfour” belgeselinde olduğu gibi süjesini yakından takip eden ama bir noktadan sonra ondan ayrı kaldığında da meseleye olan odağını hızla yeniden düzenleyerek hikayesini tamamlayan ve gerilim, mizah ve yer yer de duygusallığı işin içine katarak kurmaca bir filmden farksız bir bütünlüğe ulaşıyor. Filmin başrolündeki Alexei Navalny’nin gerçek bir yıldız gibi parladığı filmde Vladimir Putin kaçınılmaz olarak ‘kötü adam’ rolünü üstlenirken, araştırmacı gazeteciler Christo Grozev ve Maria Pevchikh filmin belki de asıl yükünü kaldıran yardımcı rolleri hakkıyla canlandırıyorlar. Navalny’nin ailesi, yani onu en tehlikeli anlarda bile yalnız bırakmayan eşi Yuliya Navalniya ile kızı Dusha ve oğlu Zakhar ise filmin duygusal boyutunu yüzeye çıkaran unsurlar olarak beliriyorlar. Filmin en önemli sahnesi de zehirlenme vakasını ve bunun Putin’in işi olduğunu açığa çıkarmak için uğraşan Navalny ve ekibinin çeşitli zanlılara telefon ederek onları konuşturmaya çalıştıkları bölümde çıkıyor karşımıza. Tahminleri de aşan bir başarıyla sonuçlanan bu çaba gerçekten her şeyi çok net bir şekilde ispatladılarının da bir göstergesi oluyor. Yönetmen Roher’in neredeyse kurmaca bir filmi andıran bu bütünlüğü en başından beri planlayıp planlamadığını bilemiyoruz elbette ama filmin en başındaki sahnede “Eğer öldürülecek olursan Rus halkına nasıl bir mesaj bırakmak istersin?” diye sorduğu sahne onun oyun planına dair kimi ipuçları içeriyor sanki. Tabii Navalny’nin bu soru karşısındaki yanıtı da belki çoğumuzun ilk kez görüp tanıdığı bu adama dair güçlü bir ilk izlenim oluşturuyor: “Hadi ama Daniel… Olmaz, asla.. Sanki ölümüm hakkında bir film çekmek istiyor gibisin.”

Film, elbette Putin karşıtlığının çok üst düzeye çıktığı bir dönemde çekilmiş olmasının da etkisiyle, yıl boyunca bir çok ödül aldı. İlk kez gösterildiği Sundance Film Festivali’nde ABD Belgesel Filmleri kategorisinde İzleyici Ödülü alan “Navalny” sonrasında aralarında BAFTA ve Yapımcılar Birliği’nin En İyi Belgesel Yapımcısı ödülü de dahil bir çok ödül kazanarak Oscar’a kadar geldi. Filmi henüz ülkemizde izlemek mümkün değil (tabii belli bazı yollar mevcut) ama umarım en azından dijital platformların biri harekete geçer ve izlerken sık sık bizim yaşadığımız olaylara benzer bir konuyu anlatan “Navalny”yi tam da seçimler öncesinde izleme fırsatı buluruz. Ne de olsa bizde de Putin benzeri bir otokratik liderin hükümranlığı söz konusu ve hapishanelerimiz Alexei Navalny benzeri b ir çok muhalif isimle dolu. O kadar ki izlerken şu cümleyi kurmadan edemiyor insan: “Yıllardır İran’a, Arabistan’a döneceğiz diye korkup duruyorduk ama anlaşılan o ki çoktan Rusya’ya dönmüşüz!”

En iyisi yazımızı yine aynı basın toplantısında, bu kez filmin yönetmeni Daniel Roher’in bir soru üzerine söylediği ve bizleri de bir anlamda çok yakından ilgilendiren sözleriyle noktalayalım: “Biz Rusya’daki muhalefetin lideri Navalny’ye dair, onun demokrasi mücadelesine ve demokrasi geleneğini ülkeye yerleştirme çabalarına dair bir film yaptık. Ama bu film sadece Rusları ilgilendirmiyor, tüm dünyada otoriteryanizmin dalgalarının gelip gittiği yerlerde yaşayanları da ilgilendiriyor. Ve biz istiyoruz ki filmimiz inandığımız ve önemsediğimiz değerlerimiz için her zaman tetikte olmamız gerektiğini tüm dünyaya hatırlatsın. Bu ödül sadece Navalny ile değil dünyadaki tüm politik tutsaklarla olan dayanışma içindir.”

➤ Yazarın Son Yazıları

➤ Son Yazılar

Welcome Back!

Login to your account below

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Add New Playlist

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?