Toplumda popüler olan sanatçı, sporcu, bilim insanı gibi tüm aktörlerin, onları izleyen kitlelerin psikolojisi üzerinde güçlü bir etki yaratma potansiyelleri bulunuyor. Bu aktörlerin başında ise hiç şüphesiz siyaset aktörleri geliyor. Zira bu şahsiyetler toplumu oluşturan bireylerin düşünce ve yaşam biçimlerini temsil etmekle kalmazlar, aynı zamanda onlara yön verip şekillendirebilirler.
Meral Akşener, geçtiğimiz günlerde 6’lı Masa’dan sert bir hamleyle kalkarak bu oluşuma umut bağlayan kesime ciddi bir şok ve hayal kırıklığı yaşattı. Akşener’in bu hareketinden sonra bir vatandaşın tüm ümitlerinin bittiği gerekçesiyle “sinir krizi” geçirdiği; kendini yerlere attığı, etrafı dağıttığı ve bu nedenle hastaneye başvurduğu öne sürüldü (https://twitter.com/sabah/status/1632325187608641540, Erişim: 10.03.2023) Akşener, neyse ki; daha sonra Masa’ya dönerek belki kendince geçerli ama muhtemelen pek çok kişiyi tatmin etmeyen birtakım gerekçeler gösterdi. Cılız da olsa bir özür dileyerek bu oluşuma bel bağlayan seçmenlerin duygularını onarmaya çalıştı.
Siyasi aktörlerin söz, karar ve eylemleriyle toplum psikolojisi üzerinde yarattıkları etki stres, kaygı, öfke, kıstırılmışlık, karamsarlık, ümitsizlik, çaresizlik vb. negatif duygular olabileceği gibi, güven, umut, güç, cesaret, huzur, rahatlık, özgürlük gibi duygular da olabilir. Bu duygular bazen bireylerin ruh sağlığını bozacak veya güçlendirecek düzeyde şiddetli olabilir.
İKİ ZIT ÖRNEK: ÖZAL VE İNÖNÜ
Siyaset aktörü, toplumun ahlaki değer yargılarının şekillenmesinde veya yeni değerlerin oluşmasında da pay sahibi olabilir. Bu da tıpkı duygular gibi ya yozlaştırıcı, ayrıştırıcı yönde negatif ya da kaynaştırıcı, güçlendirici yönde pozitif olabilir. Özal’ın meşhur “Benim memurum işini bilir” sözünün toplum tarafından yaygın algılanış biçimi ile İnönü’nün “Bir memlekette namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” sözünün algılanış biçimi, ahlaki etkinin iki zıt yönüne örnek oluşturabilir. Objektif olmak adına bazı kaynaklarda Özal’ın bu sözünün amacından saptırıldığı ifade ediliyor. Bu belki doğru olabilir ama maalesef bu söz, çok kişi için giderek siyasetin, toplumun ahlaki değer yargıları üzerinde yarattığı negatif etkinin veciz anlatımı haline dönüştü.
Bireylerin kendileriyle, ötekilerle, ülkeyle, doğayla, hayvanlarla, kendi ekonomik kararlarıyla, bilimle, sanatla, aileyle, hatta bireylerin üreme eğilimleriyle (üç çocuk yapma önerisini hatırlayın) kısacası; yaşamın neredeyse tüm alanlarıyla ilgili tutum ve davranışları siyaset aktörünün söz ve davranışlarından etkilenebilir. Elbette bu etkinin toplumla siyaset aktörü arasında karşılıklı olduğunu göz ardı etmeyelim ama siyaset aktörünün toplum üzerindeki etki alanı, tersi duruma kıyasla çok daha geniştir. Şöyle ki; bir kişiden (siyaset aktörü) çok kişiye (toplum) doğru gerçekleşen etki, tersine olan; yani çok kişiden bir kişiye doğru gerçekleşen etkiden çok daha kapsamlıdır.
ÖZDEŞİM KURULDUYSA, DÖNÜŞÜM MÜMKÜN
Toplumu oluşturan bireyler her popüler figürle olduğu gibi benimsedikleri siyaset aktörüyle de özdeşim kurabilirler. Özdeşim; bireyin, siyaset aktörünün söz, karar ve eylemlerini benimsemesine, onları kendi söz, karar ve eylemleri gibi algılamasına yol açar. Hatta siyaset aktörüyle özdeşim kuran birey, onun yanlışlarını dahi haklı görecek kadar kendince geçerli birtakım gerekçeler uydurabilir. Bu tutum, psikolojide “mantığa bürüme” (rasyonalizasyon) adı verilen bir savunma mekanizmasının birey tarafından devreye alınmasından dolayı ortaya çıkar. Siyaset aktörüyle özdeşim kuran birey; söz gelişi benimsediği aktör saldırgansa kendisi de saldırgan, ayrımcıysa kendisi de ayrımcı, yalancıysa kendisi de mantığa bürüme ile yalana sahip çıkan birine dönüşebilir. Bunun tersine, özdeşim kuruduğu aktör “kucaklayıcı” ise kendisi de kucaklayıcı, ahlak – adalet gibi değerleri öne çıkarıyorsa vb. kendisi de aynı şekilde bu değerlere önem vererek davranabilir.
MİNİ BİR ARAŞTIRMA YAPTIM…
Siyaset aktörleri ortaya koydukları fikir ve davranışlarla toplumun kolektif hafızasında iz bırakabilirler. Bu iz ise “kuşaklararası aktarım” yoluyla uzun yıllar boyunca birey davranışları üzerinde etki göstermeye devam edebilir. Bu etkiyi test etmek için bu yazıyı yazmaya hazırlanırken yaklaşık 220 kişinin üye olduğu çeşitli WhatsApp gruplarında mini bir “kolektif hafıza testi” gerçekleştirdim. Sorduğum soru şuydu: Türkiye’de hatırladığınız siyasi aktörleri gözünüzün önüne getirdiğinizde hangisinin hangi sözleri ve davranışlarıyla aklınızda kaldığını yazar mısınız?
Bu soruya 37 kişiden çeşitli cevaplar geldi. Bu cevaplar arasından tekrarlanma sıklığı (frekansı) birden fazla olan ifadeleri aşağıda görebilirsiniz (parantez içindeki sayı, frekansı ifade ediyor).
“Cenab – ı Allah’ı size emanet ediyorum” (5), “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz.” (5) “Yollar yürüdükçe aşınmaz.” (5), “Benim memurum işini bilir.” (5), “(Hükümeti iş başından uzaklaştırmak için) Kadayıfın altı kızarmadı.” (5) “Kerhaneleri kapatalım da millet bizi mi şey yapsın?” (4), “(İnönü için) Küçük Turgut’la uğraşsın.” (4), “Odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm.” (3), “Asmayalım da besleyelim mi? (3), “Dün dündür, bugün bugündür.” (3), “Toprak işleyenin, su kullananın.” (3), “Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.” (2), “Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz.” (2), “Ne ezen ne ezilen, hakça bir düzen.” (2)
Kolektif hafızada yer eden ve Menderes, İnönü, Erbakan, Özal, Demirel, Ecevit, Çiller’e ait bu ifadeler, kişiler tarafından mizah – alay, toplumsal adalet ya da ahlaklı yaşam özlemi, pragmatizm, oportünizm, siyasette argo – küfür örnekleri olarak kullanılabiliyor. Bu örnekler aynı zamanda bireylerin toplumu yöneten siyasi aktörlerin kişiliğine bakışını, ülkenin yönetilme biçimine ve dolayısıyla da geleceğine olan güvenini etkileyebilir.
STRESİ YÖNETEMEYEN DESTEK ALMALI!
Siyaset aktörleri, toplum için birer “rol model” oluştururlar. Bu nedenle sarf ettikleri sözler ve yaptıkları davranışların bireyler için birer “düstur” haline dönüşmesi olasıdır. Hatta, siyasetçinin sözü, onu rol model olarak benimseyen vatandaş için cesaretlendirici etki yapabilir. Bu etkinin, kişisel çıkar, ahlaki bozulma, şiddet gösterme yönünde ortaya çıkmaması için tüm siyasi aktörlerin özenli, düşünceli davranmaları şarttır. Her birinin stres karşısında olumsuz duygularını yönetebilme konusunda yetkin/yeterli olmaları ve ihtiyaç varsa bu konuda profesyonel destek almaları gerekiyor.
Şimdi ve gelecekte sizin ve çocuklarınızın ülkenin yarınlarına daha sağlıklı bir psikolojik yapı ve güvenle bakmalarını istiyorsanız takip ettiğiniz siyasi aktörlerin nasıl bir zihniyete ve kişilik yapısına sahip olduklarına dikkat etmelisiniz. Zira bu, aynı zamanda Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de düsturuna uygun olacaktır. “Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi incelemek dikkatinden bir an vazgeçmesin! ( Atatürk, Nutuk, 1927).”