Rapor yazılmaz, dosyalar çıkarılmaz. İkinci sayfada kapanır kitap. Gözün düşer, kafan düşer. Açacağın telefon gelir aklına, dersin haftaya. Dışarıdan alacakların vardır. Vazgeçersin. Asansör ara katlarda durup, selamlaşacaklarını düşünüp, evde kalırsın. Sınava hazırlanmak için koca bir 24 saat vardır. Usulca yatağa girersin. Bir bezginlik.
Sofra kurulur. Tuz yoktur. Zeytin yere düşer. Bakarsın uzaktır. Film başlar. Kulağında başka diyaloglar. Uzandığın koltuk belini ağrıtır. Diğer koltukta birleştirirsin taşıdıklarını. Hava soğuktur. Biraz da ıslak. Makinede çamaşırlar. Plazada toplantılar. Aynı mesajlar. Aynı olmazlar. Bir dermansızlık.
Küflenmiş peynir dolapta. Torbası dolmuş çöp, yastığı yerde bir oda. Kedi tüyleri havada. Bir sürü bahane kapıda. Doğumu erteleyen bir kadın. Çalışmayı reddeden bir adam. Gülmeyi sevmeyen bir çocuk. Yemeğin içinde bütün maydanoz. Şekersiz kurabiye. Reçelsiz kahvaltı. Bir kuvvetsizlik.
Hile yapmaya meyilli bir ruh hali. Üstelik çok gizli. Kafasındaki bütün planlar sinsi sinsi. Sırf kendinden sıkılmış gibi sebebi. Hakikati anlaşılabilir gibi. Aynadaki kendini tanımazdan geliyor gibi. Gibi gibi. Bir takatsizlik.
Oysa Mart’tı bahar. Herkeste benzer bunlar. Reçetesi emsal. “Sessiz sorun. Uzun cümleler olmasın. Bilmediğim kelimeler kullanmayın. Suratıma direk direk bakmayın. Duygularıma siz mukayyet olmayın. Ben bütün hislerimin sadığıyım. Bir kavganın galibi veya kaybedeni değilim. Bir ip varsa germiyor. Bir dal varsa uzatmıyorum. Kendi haline kalmışlığın. Etrafın yoğunluğunun. Başkalarının sezgilerinin. Biraz onların, biraz kendimin altında kalmışlığımı yaşıyorum. Göreceli uzun veya kısa zamana yaymış da olabilirim. Oluyor işte bazen. Bazen ketum zamanına sarılıyorsun hayatın. Bütün sesleri bastırıyorsun. Bir kendine dinginlik.” diyor çoğul kişiler, bu aralar.
TESPİT-İ TEFERRUAT
Olası deprem durumlarında, apartman sakinlerinin en büyük güvencesinin, apartmanlarında onlar gibi ikamet eden müteahhidin olmasıdır.
pinarsur.ps@gmail.com
Can Dostlarımızla Tanışıyoruz
RIFKI / İstanbul