Unutma süreci ile geçici kararlar aldığımız sürecin ortalarında yaşıyoruz. Derin bir boşluk döneminin ardından, yine mutat kavuşmalarımıza bırakıyoruz hayatımızı. Azıcık daha var evet. Ama azıcık. “Artık” diye başlayan cümlelerle, “bundan sonra” ile başlayanlar yol üstünde yarışta. İkisi de birbirine hizmet ediyor gerçi sonuçta. Bir müddet sonra cümlenin devamı da gelmiyor olacak. Kimi cayacak. Kimi vazgeçecek, erteleyecek. Kendi içinde cümle, öznesi, yüklemi ile yine bir konusu başka paragrafa kadar devrik olmaya devam edecek.
Diyeceğim şu ki. Unutacağız. Neyi mi? Yaşadığımız acıları mı? Hayır. Onları yaşadığımızı bileceğiz. Yaşayanları anacağız. Aklımıza gelecek, yine üzüleceğiz. Ağlayacağız. Kimi çoğul yaşayacak, kimi tekil. Bir uzak, bir yakın içimizde atacak mutlaka. Ama bahsettiğim o değil. Öğrendiklerimiz. Hani bir sabah kalkıp da her şeyin ne kadar geçici olduğunu gösteren bir an yaşayıp, hislerimizin vadesi göreceli biraz uzaklaşmasından bahsediyorum. Hani heves dolu bir sürü fikirden. Heves dolu bir sürü ihtiraslı hayalden. Hep en iyi olma yolundaki telaştan. Sökük lekeli diye giymediğimiz kazaktan. Tam da bitirmeye çalıştığımız oburluktan bahsediyorum.
Öğrenmeden önce, bize salonu ‘dar’ gelen evlerimiz vardı. Seçip de giyemediğimiz ‘raflar dolusu’ kıyafetlerimiz. Tatillerde gittiğimiz ‘hep aynı’ evlerimiz. Odasından havuzu görüp de ‘sıkıldığımız’ mekanlarımız. ‘Bir porsiyonu’ doyurmuyor diyen iştahlarımız, her yemeğin ‘fazla fazla’ yapılıp oturduğumuz sofralarımız. Şimdi hatırlıyoruz. Şükürle değişim içinde volta atıyoruz. Ama geçecek.
Yine öğrenmeden önce, çocuğumuz düşük not aldı, olamadı ‘sınıf birincisi’. Daha dün işe giren adamı ‘terfi’ ettirdiler, biz olduğumuz yerde saydık. Davetin ‘en şık’ insanı olamadık, en kötüsünden hallice ortamda yer aldık. ‘Bilemedik’ o soruyu, o entel dünyanın içinde sığ kaldık. En güzel fotoğraf karesinin ‘en çirkini’ biz çıktık. Şimdi hatırlıyoruz. Şükürle değişim içinde volta atıyoruz. Ama geçecek.
Hırslarımız. Beklediklerimiz. Söylemediklerimiz. Kanıtlarımız. O acayip büyük sebeplerimiz. Jelatinli keyiflerimiz. Doğruları götüren sınavlarımız. İlk gözden çıkardıklarımız. Yetişemediğimiz, bize küs zamanlarımız. Taşıdıklarımız. Fazlalarımız. Azlarımız. Şimdi hatırlıyoruz. Şükürle değişim içinde volta atıyoruz. Ama geçecek.
Evet geçecek. Tecrübeliyiz çünkü. Kurduk bu kaleleri daha önce. Tik attık listelere kırmızı kalem ile. Üstümüzdekini bir müddet atıp, geri almayı yine becereceğiz. Direkten dönecek attığımız adımlar. Saracak bizi yine, dayatılmış, o çok alıştığımız ortalamalar.
Tiz bir korna çalar. Bebek gece ağlar. Öğrenci sınavda çakar. Toplantı iki saat uzar. Olmaz mesele. Öğrendiklerimizden bağımsız. Döneriz ziyadesiyle. O bildiğimiz hallere, sıradan normallere.
TESPİT-İ TEFERRUAT
Dinlemekten çok hoşlandığın popüler bir şarkı çalar. Masadaki herkes şarkının duygusuna kaptırmış, bağıra bağıra şarkıyı söylerken, sen de eşlik etmek istersin, ama sadece bildiğin şey şarkının nakaratıdır. Nakaratta avaz avaz bağırırsın, diğer sözlere geçilince hemen ağzına bir lokma atarsın.
pinarsur.ps@gmail.com