➤ Yazarlar

Deprem gerçeğini şal örter mi?

‘Ne şalı’ diyebilirsiniz.
Kısacası, depremin acı gerçeklerini örtmesi için, şal arayışında büyük ülkem.
Çok yorulduk, çok.
Yıllardır tek sesle tükenen sadece milyonların gücü değil şüphesiz. Yönetenlerin de tükendikleri çok açık.
14 Mayıs sandığına giderken, efsane yazmayı hayal edenler, aslında hayal satıcılığından medet umuyorlar.
Muhalefet ise, en önemli virajından kıra döke de olsa düzlüğe çıktı.

Ve Türkiye, çok uzun zaman sonra, geçtiğimiz günlerde bir nebze nefes aldı. Cumhurbaşkanı adayının adının açıklanmasıyla, ülkeye tılsımlı bir el değmişcesine rahatlandı.
Bundan sonrası, seçim meydanlarındaki performans.
Ne var ki tam bir felaket yaşatılan Türkiye’nin devasa dertleri unutulmamalı.
Şal da, bunlardan bir tanesi.
Yani ”kadın” gerçeğimiz.
Şal, bu topraklarda kadının simgesi,zorunlu olarak koruyucu örtüsü.

Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’deydim. KADIN VE AFET konulu toplantıda.
İklim afeti başlığıyla planlanan toplantı, 6 Şubat yıkımından sonra, ad değiştirdi ve AFETTE KADIN gerçeği öne çıktı.
AB Türkiye delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, AB ülkelerinden yapılan yardımları ifade ederken, 111 arama kurtarma köpeğinin 1.500 arama ekibine destek olduğunu söyledi. Yardımlarının devam edeceğini de ekledi.
En çarpıcı tabloları, sahada çalışan uzmanlar sergiledi.
İnsanı kahreden başlıkları alt alta sıralamak dahi güç.
Depremde de kadın olmanın ne kadar adaletsiz, çaresiz, muhtaçlık düzeyinde olduğu bir daha yüzümüze çarptı.
Annelerin canının parçası çocuğunu enkazdan çıkartmakta ne kadar çaresiz kaldığına günlerce tanıklık ettik. Kadınımız, başına yıkılan evinin onu acımasızca çırılçıplak bıraktığının farkındaydı. İlk günler, kurtarabildiği canlarıyla sokakta, soğukta, karda, eksi derecelerde yaşam savaşı verdiğinde, acısı belki de bunca yakıcı değildi.
O acılar yerini gerçeklere bıraktığında, bambaşka yükü omuzlamak zorundaydı.
Önce barınma   derdini  halletmeliydi. Çocuklarıyla, annesiyle çadır sırasına girdiğinde, karşısındakilerin cevabı çıldırtıcıydı: ”Çadırlar evin erkeğine teslim edilecek”

Kadına çadır yok, gerçeği ha.
Battaniye sırasına girdiğinde, kadınlığını hatırlatan sözlü yaklaşımlar ise, başka bir setti kadın için.
Evi başına yıkılmış,sevdiklerini yitirmişti. Üretip çalışması, yaşamı devam ettirmesi gerekiyordu.
DİSK’in verilerine göre, kadın işsizliği giderek büyüyecek bölgede. Desteklerden yararlandırılması, kayıtdışı istihdamın altında daha fazla kalmaması için, yeniden yapılandırmada, önce kadın denilmeli. Kadın, çocuk, yaşlı, sürekli hastalar için de önlemler kadınların omuzlarında.

Anaokulu, kreş başkaca yokluk, şüphesiz.
Travmayla başetmeye çalışan kadını anlatan uzmanlar, 226 bin hamile kadının 25 bine yakınının mart ayı içinde,  bu yokluk koşullarında  doğum yapacağını aktardıklarında dehşete kapıldım.
25 bin yeni anneye nasıl ve ne şekilde devlet desteğinin ulaşabileceğini doğrusu merak ettim.
155 yıllık Türk Kızılay’ının o çaresiz kadınlarımıza bu koşullarda nasıl destek ve yardım elini uzatabileceğini, ya da yetersizliğini, 12 genel müdürüne karşın liyakatsizliğini düşünmek bile istemiyorum.
Kelime-i şahadetle deprem gerçeğinin  göğüslenemeyeceği de açık. Bölgedeki din tüccarlarının cabbarlığını , anlatmaya gerek yok. Her şey apaçık.
Çok öfkeliyiz, yastayız. İsyandayız.
Alanda hizmet sunumu yapan kadın örgütlerinin tespitlerindeki gibi, kadınımız, bir ”ŞAL”a muhtaç. Kadınların taciz şikayetlerini aktarırlarken, uzmanlar şöyle devam ettiler:
”Çadır, battaniye sırasında bile kadın oldukları için büyük aşağılanmaların yaşandığına dair şikayetler aldık. Kadınlık durumuyla ilgili hijyen malzemelerinin, büyük beden iç çamaşırının kesintisiz bölgeye ulaştırılması gerek. Ped bulamayan, ped istiyorum demekten utanan, öğretilmiş çaresizlikleriyle çocuk bezi talebinde bulunup, sonra da bunları bedenine göre keserek kullanmak zorunda kalıyorlar. Yıkanamadıkları için bitlenen saçlarını kesip atıyorlar. Yemekhane olmadığı için çadırlarında yemek yendiğinden, sağlık koşulları giderek ağırlaşıyor. Çocukların travması, okulsuzluğu ise çok büyük dert olacak yarınlarda.”

Sonra da, ”Eğer yardım paketi gönderilecekse, bunun içinde mutlaka kadınlar için ŞAL olmalı” notunu düşüyorlar.
Depremdeki ”Şal”, bugünkü Türkiye’nin daha da önemli gerçeği olmuş çünkü.
O şal ki, onları, iç çamaşırları, sütyenleri olmadığı için, çadırdan her çıkışlarında göğüs bölgelerini örtüp, korusun diye.
O şal ki, bitlenen boyasız saçlarının görünmesini engellesin diye.
O şal ki, matemini içine gömen kadını bir nebze de olsun korusun diye.
Ve o şal ki, Türkiye’nin acı gerçeğini naifçe örtsün, kimseler görmesin, duymasın diye.
Oysa, şal da çıplak ve şeffaf.
Unutmayalım, kadınımız ise;
İnsan-adalet-hakikat üçgeninde, en yakıcı gerçeğimiz.

➤ Yazarın Son Yazıları

➤ Son Yazılar

Welcome Back!

Login to your account below

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Add New Playlist

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?