Bazen utanarak izliyoruz olan biteni. Bazen de seviye yoksunu mücadele tarzının, ülkeye ne katkısı olur diye düşünerek.
Kafamız karışıyor. Belki de tam da bunun için, sanki sihirli halıların üstüne binip, masallar misali, insanları anında,hızlı sekilde biryerlere uçurmaya yöneliyoruz.
Efsanevi minik halıdan öykünmek bu olsa gerek.
Sıyrılıp, gerçeğe döndüğümüzde, masal kahramanı Alaadin’in hiç olmadığını anlıyoruz.
Saldırgan sözcüklerle rakiplerini hırpalamaya çalışan liderlerin ,Türkiye gerçeğini pek ala iyi bildikleri halde, mılyonları efsunlamaya çalıştıkları da ortada.
Masal aleminden , deprem gerçeğine döndüğümüzde ise, Alaaddin’in uçan halısından enkaza çakılıyoruz.
Depremzedelerin, 2 aydır hala başlarını sokacak bez çadırı, şu kutsal yardımlaşma ayı Ramazanda bile bulamadıklarının örnekleriyle dolu bölge.
Kutsal kitapda yeri olmayan, ancak sıhhi alışkanlıklarla adeta kutsanmış muamelesi gören seccadeyi dahi bulamadan dualarını yapan, namazlarını eda eden mılyonlarca çırılçıplak kalmış depremzede aklıllara geliyor mu,bilmiyoruz.
Geçiniz uçan halı masallarını, üzerine basılmış seccade öykülerini.
Bir dönem cami gezerken, halıların üzerinde ayakkabısını çıkarmayı unutup duaya duran lıderlerin fotografları simdilerde elden ele dolaşmakta.
Yine aynı liderlerin bugün, rakiplerini nefret söylemi ile hedef almasını ise şaşkınlıkla izliyoruz..
Seçim öncesi saçılan jargonlar hep böyle mi olmalı.
Siyasilerin, sözlerine çok dıkkat etmelerini, topluma örnek olmalarını beklemek çok mu ütopik.
Liderlerin ağzından çıkan sözlerden feyz alıp , daha da ileri giden örnekleri önce de yaşadık.
Büyüklerimiz derdi de şaşırırdık:
İmam sırıtırsa, cemaat oynar.
Önceleri anlayamadığımız bu halk deyişinin yarattığı olumsuz örnekleriyle sarsılıyoruz ne yazık ki.
O ağızlardan çıkan sözlerden güç bulanların yolaçtığı çirkinlikleri bu ülkenin normal insanları artık yaşamak istemiyor .Provokasyon mu olur, kurgu mu, algı mı..Her ne ise, sandık güvenliğini koruyup, salimen demokrasi susuzluğunun giderilmesi şart.
Öncelikle, deprem gerçeğini ötelemeden, çözümün çareleri tartışılmalı.
13 milyon insana sosyal devlet olma bilinciyle, insanca yaşama koşullarını nasıl sağlayabilirizin yollarını o çaresiz 11 kent, yüzlerce köy, ilçe insanı bekliyor..
Eğitimin nasıl hayata geçirileceğini,kaybedilen ayların, yılların hangi sihirli halıyla değil de, projeyle, akılcı planlamayla anlatmak, görev olmalı.
Çocuğunun sofrasına,okul çantasına koyacağı yemeğe ulaşmanın telaşında olan anneleri ferahlatacak formülleri, kadınların insan haklarına kavuşabilmesini kimin, nasıl gerçekleştireceğini duymak istiyor bu halk.
Daha neler neler bekliyor, offf..
Yeter ki, demokrasi sandığına giden bu yolda, masallardaki Alaaddinler olmasın.
Şimdi çadır bezi ”in”, uçan halı ”out” oldu.
Çünkü, feryadlar Türkiye’de çamurun içinden yükseliyor.
Bu sesi duyan var mi?
Seçim sath-ı mailine girildiği şu günlerde, İYİ Parti İstanbul il binasına isabet eden kurşunların akıbetini, önce yönetenlerin soruşturmasını seçmenin beklediğini de kaydetmek gerekiyor. Bu vahim olayda gereğinin yapılması, seçim atmosferinde demokrasiye sahip çıkmaktır. O yorgun mermilerin, bunca mesafeye rağmen nasıl olup da il binasının camına ulaştığını, önce ülkeyi yönetenlerin anlatmasını bekliyor halk.
O bekçilerin eline mermileri, silahları kimin verdiğinin cevabı merak ediliyor şimdi.
Polis gerçeği ararken, o mermilerin, Hırsız-bekçi oyununun neresinde olduğunun sorgulanmasını da..
Kaotik ortamda seçim yolunun zor aşılması, normal demokrasilere yakışmaz.Demokrasi için kurulan sandığa saygıyı milyonlar bekliyor.
Seçmen ne derse, iyi eyler. Otoriter bakıştan uzak olmayı yeğleyenlerin verecekleri oyun sandıkta değeri çok büyük çünkü..
Seccade ile çadır bezi arasına sıkıştırılmaya çalışılan seçimde, sağduyunun egemen olması, en büyük dilek.