Ayrıntı Yayınları, modern çağın çığır açan ahlak felsefesi filozoflarından Peter Singer ile feminist ve hayvan hakları savunucusu Carol J.Adams’ın insanlığın hayvanlarla ilişkilerini ahlak ve ataerki bağlamlarında ele aldığı kitaplarını inceleme serisinde okurlarla buluşturuyor.
Singer’ın Jim Mason ile birlikte hazırladığı ve geçtiğimiz günlerde raflarda yerini alan “Aslında Ne Yiyoruz, Nasıl Yiyoruz? Gıda Tercihlerimiz Neden Önemli” adlı çalışması yediklerimizin tüm canlıları nasıl derinden etkilediğine ve nasıl daha etik gıda seçimleri yapabileceğimize dair düşündürücü bir bakış sunuyor. Singer, satın aldığımız ve tükettiğimiz yiyecekler konusunu ele alıyor ve son derece mühim sorular soruyor: Yediklerimiz nereden geliyor, nasıl üretiliyor ve insancıl bir şekilde yetiştiriliyor mu?
Birlikte yazdıkları Hayvan Fabrikaları’nın ardından yeniden bir araya gelen Peter Singer ve Jim Mason, yiyecek tercihlerimizin insanlar, hayvanlar ve çevre üzerindeki etkilerini araştırmak için kolları sıvıyor. Singer ve Mason, beslenme şekilleri birbirinden tamamen farklı üç Amerikalı ailenin yeme alışkanlıklarını inceliyor ve tükettikleri yiyeceklerin kaynağına giderek, üretim ve pazarlama aşamalarında ortaya çıkan ahlaki meseleleri irdeliyor. Satın aldığımız ürünlerdeki “Organik” ve “Adil Ticaret” gibi etiketlerin geçerliliğini de araştıran ikili, tesislerdeki işçilerin çalışma koşullarını da gözler önüne seriyor. Kitapta, organik çiftçilik, adil ticaret, fabrika çiftçiliği ve ticari balıkçılık ile sürdürülebilirlik, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve yerel alışveriş gibi konuların artıları – eksileri de masaya yatırılıyor. Herkesin vejetaryen olmayacağının farkında olan Singer ve Mason daha insani seçimler için yollar gösteriyor.
Singer’in hayvan özgürleşmesi hareketinin klasik eserleri arasında yerini alan Hayvan Özgürleşmesi Hemen Şimdi adlı kitabı, Yuval Noah Harari’nin önsözüyle yeniden basıldı. Singer, bu kitabında, günümüz “endüstriyel çiftliklerinin” ve ürünlerin test edilme işlemlerinin tüyler ürpertici gerçeklerini açığa çıkarıyor.1975’teki ilk basımından sonra tüm dünyayı “türcülükle” tanıştıran kitap, hayvanlara yapılan zulümleri ortadan kaldırmayı amaçlayan bir harekete de ilham vermişti. Singer, bu klasik eserini, baştan aşağı gözden geçirerek yeniden yayımladı. Endüstriyel çiftçilikteki devasa genişlemenin etkisini güncel verilerle ortaya koyan Singer, et tüketiminin çevreye verdiği zarara, bu aşırı talep nedeniyle COVID-19’dan bile daha kötü yeni virüslerin yayılma riskine dikkat çekiyor.
Peter Singer, Neden Vegan? kitabında, hayata dair cesur sorular soruyor. İnsanın hayvanlar üzerindeki zulmünün, ırkçılıktan ya da cinsiyetçilikten farksız olduğuna dikkat çekiyor: “Hayvan özgürlüğü, insanlık adına diğer özgürlük hareketlerinden daha fazla fedakârlık gerektirecektir, çünkü hayvanlar bunu kendileri için talep edemez, oy, gösteri ya da bombalarla sömürülmeye karşı protesto düzenleyemezler. İnsan böyle içten bir fedakârlığa muktedir midir? Kim bilir?”
Carol J. Adams ise Etin Cinsel Politikası’nda erkek şiddeti, kadın düşmanlığı, et yeme kültürü ve militarizm arasındaki bağlantıları çözümlüyor. Hayvana ve kadına yönelik şiddeti aynı perspektiften ele alan Adams’a göre, erkeklik inşasının önemli bir parçası başka bedenleri denetim altında tutmak ve et yemek de bunun önemli bir aşaması… Adams, “Et yemek, erkek iktidarının her öğünde yeniden ilan edilmesidir” diyor. Yazar, kadın ve hayvanın tüm yönleriyle eş olduğunu savunmuyor; yalnızca şiddet ve tahakkümden beslenen erkek egemen kültürün, zayıf bulduğu her şeyi ve herkesi “erkek” tanımının dışına atarak alt edilecek bir öteki ilan ettiğinin, özneden nesneye indirgediğinin altını çiziyor. Yazar M. Coetzee, feminist-vejetaryen eleştirel teorinin en önemli eserlerinden biri kabul edilen kitabı şöyle değerlendirmiş: “Bu kitapta ışık tutulan erkek şiddeti, kadın düşmanlığı, et yeme kültürü ve militarizm arasındaki bağlantılar, bugün de Carol J. Adams’ın yirmi yıl önce teşhis ettiği zamanki geçerliliğini koruyor.”
Adams, Ne Adam Ne Hayvan kitabında ise modern Batı kültüründe ve tüketim alışkanlıklarında, hayvanlara ve kadınlara yönelik sistematik sömürünün ardında yatan kültürel davranışları ustalıkla irdeliyor. Okura eko-feminizmden çevre ahlakına ve teolojik perspektiflere uzanan geniş bir çerçeve çizerken, eylem çağırısı da yapıyor: “Hayvanların çektiği acı sıradan bir tüketici için genellikle görünmezdir. Süpermarketlerdeki hayvan vücudu reyonları hiçbir zaman hayvanların yoğun çiftliklere hapsedildiğini ya da kesildiğini göstermez ya da ev ürünlerinin etiketlerine hiçbir zaman ürün testinin bir parçası olarak yürütülen hayvan deneylerinin resmi konmaz. İnsanların kendi hayatları hakkında kesin gözüyle baktığı şeyler hayvanların ve baskı tecrübelerinin görünmezliğini gerektirir. Görünmez olanı –ve insanlarında aktif olarak görünmez tutmaya çalıştıklarını– oldukça görünür kılma mücadelesi içindeyiz. Hayvanların tecrübelerini görünür kıldığımızda hayvanları görmezden gelen geleneksel ahlaki, manevi ve dini tartışmaları da ifşa etmiş oluyoruz.” (istanbullook)