➤ Yazarlar

Kıbrıs nereye?

Diplomatik çevrelerde “Erdoğan 50. Yıl töreninde çok önemli açıklamalar yapacak” diye bir söylenti çıktı Ada’da. Yapmadı, Türkiye’nin federasyona karşı olduğunu, iki devletli yapıda kararlılığını vurguladı yalnızca. Bunun dışında Kıbrıs, siyasi açıdan çok hareketli bir süreçten geçmeye başladı.

ÇETİN YİĞENOĞLU

Tam 2 bin yıl önce Salamis’te varsıl Yahudi Levi ailesinin bir erkek çocuğu doğdu. Josef adı verilen çocuk dünyaya gelmese belki bugün KKTC’nin önemli gündem maddelerinden biri oluşmayacaktı.

İki bin yıl sonra ABD’nin ikinci Irak saldırısı sonrasında ise Doğu Akdeniz’in gündeminde su savaşı ötelenmiş görünüyordu. Yorumlar, İsrail’in bölgede toprak kazanma politikasıyla ilgiliydi. Daha devletlerini kurmadan gözünü Bilad-ı Şam’ın (1) Suriyesine diken Yahudiler, Arap Baharı’yla birlikte hedef büyütmüştü. Verimli Hilal’in doğusundaki Babil’le (Kürt bölgesi) kuzeyindeki Türkiye – Suriye sınırını oluşturan mayınlı arazileri, yani Bilad-ı Rum’un (2) güneydoğu sınırını almak istediği sanılıyordu.

Bu senaryo “one minute” gerginliğiyle çöktü. İlişkiler, ballı ticarete evrilince gerginlik unutuldu. Antisemitizm, Siyonizm kavramları gündemden düştü.
Bölgede enerji kaynaklarının üleşimi, hidrokarbon, doğal gaz savaşı olasılığı gündeme gelince İsrail, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik ortağı oldu. İsrail’in çıkaracağı doğal gazın BOTAŞ – Kırklareli hattından Avrupa’ya pazarlanması haberleriyle şapırdadı dudaklar. Bu ara Yahudilerin yoğun biçimde Kıbrıs’tan mülk aldığı haberleri sardı ortalığı. İngilizlerin yanı sıra Çinliler de üşüştü Kıbrıs’a. Sahibi, satmak istemediği bir liralık mülküne 10 lira istediği anda parayı elinde bulunca işin biçimi değişti. Bir anda lüks otomobiller cirit atmaya başladı Ada’da. Böylece ipin ucu kaçtı.

Dedikodunun bini bir paraydı: Kamu arazilerini bir bakanlık odacısı satıyordu. Kendi Porche’ye, manikürcü sevgilisi Mercedes’e biniyordu. İsrailli 19 şirketin KKTC temsilcisine vatandaşlık veriliyor, politikada önü açılıyor, “Vatandaş mal-mülk alır – satar, kime ne?” deniliyordu.

İki bin yıl önce yaşayan Aziz Barnabas’a dayanan öykü

Nedendi İsraillilerin bu Kıbrıs tutkusu? Yakın tarihe bakıldığında, 20. yüzyılın başlarındaki Yahudi kolonizasyonu çıkıyordu ortaya. İngilizlerin korumasında adaya getirilen Yahudiler için köyler kurulmuştu. İstenilen sonuç alınamayınca yine unutulmuştu Yahudi adı.

Ne ki Kıbrıs, İsrailliler için “arz-ı mevud”du. (3) Öyküsü ünlü Babil sürgününden yeni olsa da etkiliydi. İki bin yıl önce yaşayan Aziz Barnabas’a dayanıyordu. Barnabas İncili’nin isim babası olan Aziz, Kıbrıslı bir Yahudi’ydi. M.S. 20 dolayında ününü duyduğu marangozu tanımak için bir tekneye atladığı gibi karşı kıyıya gidecek denli coşkulu yürek sahibiydi. Beytüllahim’de o marangozla tanıştı, üstelik çok sıkı arkadaş oldu. Dönüşte Baf’tan girdiği ülkesinde Romalı valiyi Hristiyan olması için ikna edince büyük ün kazandı. Böylece, Kıbrıs’ın bir Hristiyan tarafından yönetilen ilk ülke olmasını sağladı. Buna karşın, doğduğu kent Salamis’te başka dinin vaazını verdiği için soydaşlarından beklediği saygıyı göremedi. Recm edilerek öldürülmesi yetmemiş gibi cesedini de yakmak istediler. O sıra fırsatını bulan Aziz’in bir arkadaşı cesedini kaçırarak Salamis dışında bir yere gömdü!

Kıbrıslı Ortodokslar, Salamis Yahudilerinin, Aziz Barnabas’a yaptığına çok kızmışlardı. Salamis Yahudilerinin Ortodokslara tepkisi çok sert oldu. Bir baskınla binlerce Kıbrıslı Ortodoks’u öldürdüler. Bu katliama Kıbrıs Rumlarının tepkisi çok daha sertti. Kentlerini yakıp yıktıkları Yahudileri Ada’dan sürdüler. Sürülenler arasında Barnabas’ın ailesi de vardı. Barnabas, Josef Levi’ydi.
Kıbrıslılar uzun süre adada Yahudi topluluğu oluşumuna izin vermediler.
Barnabas’ın gizli mezarı ise bugün manastırın olduğu yerde ancak 300 yıl sonra ortaya çıkartıldı.

Türklerin Kıbrıs’a ilgisi ve İngilizlerin eline geçmesi

Türklerin Kıbrıs’a ilgisi ise çok yakın zamana dayanıyor. Tarihsel veriler bütün Orta Doğu’yu fetheden Yavuz Selim’in Kıbrıs’la ilgilenmediğini gösteriyor. Kıbrıs’ı 2. Selim, “Sarı” ya da “Sarhoş” Selim alıyor; söylentiye göre Kumandaria şarabı için. Zaten ölümü de bu nedenle oluyor. Kumandariayla sarhoş olduktan sonra cariye kovalarken hamamda düşüp ölüyor.

Öykünün bir ilginç yanı da 2. Selim’in kendine kumandaria getiren Yahudi Joseph Nassi’ye Kıbrıs’ı armağan etmesidir. Nassi, böylece “Kıbrıs Kralı” sıfatını kullanır. Sonunda Nassi ile yakın arkadaşlığına bakan Kıbrıslılar, Selim’in gerçekte Kanuni’nin oğlu olmadığı, haremde büyüyen bir Yahudi çocuğu olduğu söylentisini çıkarır.

Kıbrıs’ın İngilizlerin eline geçmesi ise daha insancıl bulunabilir: Osmanlı 93 Harbini yitirince Ruslar Yeşilköy’e dek gelir. Abdülhamit’i can korkusu sarınca destek istediği İngilizlere kurtulmalık fidyesi olarak Kıbrıs’ı verir.

İsraillilere yoğun mülk satışının temelindeki hesaplar

Şimdi ise Kıbrıs Türkiye tarafından piyasa ekonomisine kurban ediliyor. Minicik adanın taşınmazları sözüm ona pazar ekonomisi gereği satılıyor. Bu yapılırken arsızlıklar, yolsuzluklar Türkiye’dekilere çok benziyor.

Türkiye’deki iktidarın başı ağzını açtı mı Kıbrıs’a yardımdan söz ediyor. Kıbrıs’ın rakısıyla zeytinyağının Türkiye’ye satışını neden yasakladığını anlatmıyor; liberalizmin neresinde varsa bu yasak.

Kıbrıs’ta İsraillilere yoğun mülk satışının temelinde de birkaç hesabı var Türkiye’yi yönetenlerin. Bunlardan bazıları akçalı, biri ucuz politik hamle; Yahudilerle Rumların arasındaki Barnabas’tan gelen uzlaşmaz çelişkiden yararlanmak. GKRY’si, Yunanistan’ı kol kola AB’de Türkiye’nin önünü kesmişken ne işe yarayacaksa…

Geçen Temmuz ayında diplomatik çevrelerde “Erdoğan 50. Yıl töreninde çok önemli açıklamalar yapacak” diye bir söylenti çıktı Ada’da. Yapmadı, Türkiye’nin federasyona karşı olduğunu, iki devletli yapıda kararlılığını vurguladı yalnızca.

Bunun dışında Kıbrıs, siyasi açıdan çok hareketli bir süreçten geçmeye başladı. Politik yapılanmalar arasında Rumların yanı sıra KKTC’de de Kıbrıs milliyetçiliği diye bir yaklaşımın büyütülmeye çalışıldığı dikkat çekiyor. Ta başından beri Enosis’i savunan Kıbrıs Komünist Partisi AKEL, şoven yaklaşımını sürdürüyor. Hukuksal açıdan sağduyulu görünse de Yunan Komünist Partisi KKE de şoven yapının etkisinde.

Belki bazılarına tuhaf gelebilir ama Kıbrıs Türk solunun ise hem Rum burjuvazisinin, hem kilisenin görüşlerini savunduğu öne sürülüyor. Türkiye’nin solu, Kıbrıslı solcuların etkisinde. 50. yıl kutlamalarında hiçbir açıklama yapmaması buna bağlanıyor.

(1) Suriye, Irak toprakları.
(2) Anadolu.
(3) Vaadedilmiş toprak.

➤ Yazarın Son Yazıları

➤ Son Yazılar

Welcome Back!

Login to your account below

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Add New Playlist

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?