EMRAH KOLUKISA
Korku türünün meraklıları için fena sayılmayacak bir sezon geçiriyoruz. Tabii meramım artık uzunca bir süredir kendini tekrar eden ve artık büyük ölçüde umudumuzu kestiğimiz yerli korku sineması değil; işin o kısmı ne yazık ki içler acısı olmaya devam ediyor, ama ecnebi ellerden gelen kimi yapımlar var ki, bazıları gerçekten yılın en iyi filmleri listesine girmeye aday. Bunlardan biri de bu hafta vizyona giren ‘‘Longlegs’’ ya da Türkçe vizyon adıyla “Cambaz’’.
Öncelikle küçük bir not düşerek başlayalım, filme “Cambaz’’ adının yakıştırılması panayırlarda falan uzun tahta aletleri bacaklarlarına takarak 3-4 metreye ulaşan boylarıyla hayret uyandıran ve İngilizcede “Longlegs’’ olarak anılan cambazlara bir gönderme yapılmasından; bizde cambaz denince hemen akla gelen bir tipleme değil ama çeviri anlamında yanlış da değil, çok daha saçma çeviriler gördüğümüz için bunu kısaca da olsa vurgulamak istedik.
İlginç bir şekilde ‘‘Longlegs’’ daha sinemalara gelmeden büyük heyecan uyandıran, neredeyse herkesin ‘Müthiş bir korku filmi geliyor, sakın kaçırmayın’ duygusunu paylaştığı bir film oldu. Bunda en önemli pay film için yürütülen mütevazı ama etkili tanıtım çalışmasının. Yapım bütçesi 10 milyon doların altında olan film için bir o kadar da tanıtım bütçesi ayrıldı, öncelikle onu belirtelim. Yapımcılar 1999 tarihli ‘The Blair Witch Project’’tekine benzer bir gerilla taktiği uyguladılar ve tanıtımların ilk aşamasında filmin etrafına büyük bir sır perdesi ördüler. Bu aşamada örneğin Nicolas Cage kozunu hiç açık etmediler ve ABD’de bazı gazetelere yarım sayfa ilan vererek Zodiac katininkini hatırlatan şifreli bir metin yayınladılar. Yayınlanan metnin en altına ‘Cambaz’ın isteğiyle yayınlanmıştır’’ ibaresinin yer alması da özellikle anlamlıydı.
Bir süre sonra bu kez devasa açıkhava ilanları çıktı meydana ve burada da bir telefon numarası yer alıyordu. Bu numarayı arayanlar Cambaz’ın derin derin nefes alıp tuhaf sesiyle konuşup korkutucu şeyler söylediğine şahit oluyordu. Ardından bir de thebirthdaymurders.net (doğumgünücinayetleri) adlı web sitesi devreye girdi ve burada da Cambaz’ın nasıl 38 kişiyi öldürdüğünü ve bugüne dek 11 aileyi yok ettiğini anlatan haberler yer alıyordu. Film için hazırlanan fragmanlardan birinde de Osgood Perkins’in filmin çeşitli sahnelerine yerleştirdiği ‘Şeytan’ figürlerinin (15 taneymiş) izleyici tarafından kaç tanesinin görülebileceği üzerinden bir çeşit oyuna davet ediliyordunuz. Filmin çıkmasına yakın artık Nicolas Cage kozu da kullanılmaya başlandı ve neredeyse bir Hannibal Lecter etkisi hedeflenerek bazı tanıtımlar yapıldı. Mesela bunlardan birinde filmin başrolündeki Maika Monroe’nun ilk kez Nicholas Cage ile karşılaştığı sahnenin çekimlerinde kalp atışlarının nasıl aşırı şekilde hızlandığı vurgulanıyordu. Seyirci artık fena halde korkacağına ve Nicolas Cage’in akıl almaz bir tipe büründüğünden emin olmuştu.
Filmi yönetmeni Osgood Perkins (evet yanılmadınız, kendisi “Psycho’’nun da başrol oyuncularından, Hollywood efsanesi Anthony Perkins’in oğlu) daha önce de korku türünde dikkat çeken işlere (Blackcoat’s Daughter ve ‘Gretel & Hansel gibi) imza atmış bir sinemacı ama doğrusu bu sefer kendini aşmış ve çok etkileyici bir atmosfer yaratmayı başarmış. İlk anlarından itibaren izleyiciyi yakalayan ve 70’li yıllarla 90’lı yıllar arasında gidip gelen filmde çocukluğunda Cambaz ile karşılaşmış taze FBI ajanı Lee Harker’ın (Maika Monroe, ‘‘It Follows’’ ile ünlenen ve korku/gerilim türünde filmlerde sıklıkla karşımıza çıkan oyuncu) onun peşine düşüşünü izliyoruz. ‘‘Longlegs’’ elbette ki ‘‘Silence of the Lambs’’ (Kuzuların Sessizliği), “Seven’’ ve “Zodiac’’ gibi filmleri çokça anımsatan ve benzer unsurlar barındıran bir film ve Perkins de bunu yadsımıyor. Henüz 15-16 yaşlarındayken ilk kez
“Silence of the Lambs’’i izlediğini ve çok etkilendiğini söyleyen Perkins, izleyiciyi tavlamak için özellikle bazı benzerlikleri bilerek kurduğunu ama film ilerledikçe farklı bir yöne evrilttiğini açıklıyor bir söyleşide.
Gerçekten de tipik bir seri katil filmi gibi başlayan ve Zodiac katilini anımsatan bir tonda ilerleyen ‘Longlegs’’ bir süre sonra daha karanlık bir korku filmine dönüşüyor ve başlarda Lee Harker’ın çözmek için kafa patlattığı şifreli mesajlar ve kurbanların doğumgünleri üzerinden kurduğu şematik çözüm yolları silikleşip önemini biraz yitiriyor. Filme yeni bir seri katil hikayesi izlemek için gidecekseniz bunu aklınızda tutmanızda yarar var. ‘‘Longlegs’’ etkileyici atmosferi ve ağır temposuyla (kurgusal anlamda başarılı bir çalışma yürütülmüş) benzediği filmlerden farklılaşıyor, ki doğrusu da bu. Bu arada T-Rex’in arada bir filme nüfuz edişinin yanı sıra Perkins’in erkek kardeşi Elvis Brooke Perkins’in Silgi mahlasıyla yaptığı müzikler sözlü ettiğimiz etkileyici atmosferin ilk elden destekleyicileri. Bu anlamda Meksikalı görüntü yönetmeni Andres Arochi Tinajero’nun da önemli katkısının altını çizmek gerek; yer yer (70’lere dönüldüğünde) filmin görsel ölçeğini kareye dönüştüren (elbette Perkins’in kararıyla) Tinajero çoğu zaman karanlığa yaslanan atmosferiyle filmin görsel dünyasına muazzam bir destek atmış.
Maika Monroe filmin merkezindeki psişik güçleri hayli gelişmiş FBI Ajanı Lee Harker’ı içe dönük oyunculuğuyla (ki bu yanı çok güçlü Monroe’nun, önceki filmlerinden de biliyoruz) perdeye yansıtırken, yine çok acayip bir performans sunan Nicholas Cage tanımakta zorlanacağınız ölçüde fiziksel bir dönüşüm geçirmiş; çok rahatsız edici bir ses tonu ve estetik ameliyatlar geçirmiş bir transı andıran ağır makyajın altında (akla hem Buffalo Bill’i hem de ‘It’deki ve hatta ‘Terrifier’daki palyaçoları getiren bir görünümü var) kim olduğunu anlamanız kolay değil, filmin giriş jeneriğinde adını okumamış olsanız. Ayrıca Harker’ın annesi rolünde Alicia Witt’in ve Harker’ın FBI’daki amiri ve ortağı Carter rolünde şaşırtıcı bir tercih olarak kaşımıza çıkan Blair Underwood’un (Cage ve bir ölçüde Monroe dışında neredeyse hiç bir önemli starın yer almadığı filmde Underwood gibi unutulmaya yüz tutmuş bir ismin oynaması hoş olmuş doğrusu) etkileyici performanslar sunduğunu söyleyelim.
Fazla detaya girerek filmin sürprizlerini açık etmemek adına burada keselim ve korku türüne ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söyleyelim. Şu sıralar bu türden iyi yapımlarla karşılaştığımız yazmıştık yazının girişinde; ‘‘Longlegs’’ dışında Zoe Kravitz’in ilk yönetmenlik denemesi olan ‘‘Blink Twice’’ (‘‘Gözlerini Kırp’’) ve JT Mollnar imzalı ‘‘Strange Darling’’ (‘‘Kaç Sevgilim’’) adlı filmleri de yine bu çerçevede değerlendirebilirsiniz. Tabii bizce ‘‘Longlegs’’ haftanın ilk tercihi olmalı.
Filmin Notu: 8/10