PINAR TÜRENÇ
Afyon’da, tam da 30 Ağustos’un arifesinde, o müthiş kurtuluşun öyküsünü yerinde, uzmanından dinlerken nefeslerimizi tutmuştuk. O çaresiz günlerin karanlık ortamını ciğerlerimize doldururken bu mucizenin hiç de şansla veya tesadüfen yaratılmadığını anlamaya çalışıyorduk.
O güne dek 30 Ağustos’u, bu büyük zaferi tarih kitaplarından okumuştuk. Ne var ki, Afyon – Kütahya hattında kurulmuş sembolik savaş alanı sahnesinde 100 yıl öncesinin müthiş zekasını, duygu ve tutkunun dışında akılla örülmüş o dahi planı, o sahada, maket üzerinde uzman tarihçiden dinlerken nefesimiz kesilmişti. Büyük Zafer’in aklın eseri olduğu, bilimsel düşünce ve azimle elde edildiğini öğrenmiştik.
Geceyarısı evler arasında ipler üzerine kurulan haberleşme sisteminin ne kadar önem kazandığını, her evresi ile ince düşünülüp hazırlanmış ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarınca yönetilmiş bir milletin, vatanın kurtuluş harekâtı olduğunu dinlemiştik.
Aslında dört yıl boyunca akıllı stratejilerle tüm düşman istilasına karşı güçlükleri göğüsleyen Mustafa Kemal, halife, padişah ihanetini bildiği halde, onu arka plana alıp, sarayın işbirlikçisi sadrazam Damat Ferit’e yönlenmişti. Karşısında İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan düşman birliklerine karşı en büyük gücü halk gücüydü.
103 yıl önce, temmuz ayında Kütahya – Eskişehir muharebelerinde ordusu yenik düşmüştü. Yıpranmaması için ordusunu geri çekip, Sakarya Nehri’nin ötesine geçmişti. 1921 Ağustosunda ise sadece halkına güvenerek onlardan sağladığı yardımlarla güçlenip 23 Ağustos – 13 Eylül günlerinde o müthiş emrini vermişti: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O da vatandır…”
Başarıyı alan savunması ile elde etmişti. Ve beş günde hazırlanan plan, tam başarı ile uygulanıp 26 Ağustos sabahı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın Kocatepe’deki yeri alarak, başlattığı taarruz harekâtı, 30 Ağustos Çarşamba günü Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı.
Şanlı tarihimizin dönüm noktasıydı 30 Ağustos.
Zorlu ama akılla örülmüş inançlı mücadelenin sonunda Yunan kuvvetlerinin büyük kısmı imha edilmiş veya esir alınmıştı. Kalan bölüm de, gruplar halinde çekiliyordu. Bu sırada, Kütahya Altıntaş Çalköy’deki bir evin avlusunda Gazi Mustafa Kemal Paşa, yenilen Yunan ordusunu takip etmesi için, ordusuna o tarihi emrini vermişti: “Ordular ilk hedefini Akdenizdir, ileri…”
İçerdeki muhaliflere ve dış düşmanlara karşı vatanını kurtaran Mustafa Kemal Paşa’nın bu büyük zaferi, Türk milletinin tam da yok edileceği, kuşatıldığı sırada tam bağımsızlık ve özgürlük mücadelesiydi.
Türk ordusu 2 bin 500 şehit, 9 bini aşkın yaralı, toplam 12 bin 519 kayıp vermişti. Yunan ordusu ise 20 bin esir ve 120 bin kayıpla bu savaştan çıkmıştı. Dünya tarihinin en kesin sonuçlu zaferlerinden biriydi.
Sakarya muharebesinden sonra Atatürk şöyle demişti: “Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan gayeyi elde etmek için gereken en belli başlı vasıtadır. Gaye fikirdir, zafer, bir fikrin istihsaline hizmeti nisbetinde kıymet ifade eder. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra, yeni bir alem doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına zafer boşa gitmiş bir gayret olur.”
“Ordular ilk hedefini Akdenizdir, ileri…” emriyle hareket eden Türk orduları İzmir’e kaçan Yunan ordularını 9 Eylül’de İzmir’den, 18 Eylül’de de Anadolu’dan kovmayı başardı.
Başkomutanlık savaşımız, bu toprakları düşman işgalinden tümüyle temizleme, Sevr’den kurtulma, “hasta adam” diye anılan süreci yok etme mücadelesinin en büyük başarısıydı.
Dönemin milletvekili Tunalı Hilmi beyin, Sevr’e boyun eğdiği için “taçlı hain” diye nitelediği Vahdettin döneminin, Damat Ferit’in ihanetlerinin, Osmanlı meclisindeki muhalefetin, bu aziz toprakların Versay’daki porselen fabrikasının konferans salonunda kağıt üzerinde paylaşılmasının sona erdirildiği, Doğu Anadolu topraklarının Kürdistan ve Ermenistan’a, Boğazların İtilaf Devletleri’ne, İzmir’in Yunan’a verileceği rüyalarına set çeken zaferdir 30 Ağustos.
“Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” diyen başkomutanların, gerçek askerlerin zaferidir.
Her ne kadar 100 yılın en büyük yoksulluğuna, yokluğuna, değerlerin aşınmasına, cahilleşmemize rağmen; vatan sevgisinin kararlılığıyla, 103 yıl sonra her bir evresinden büyük dersler aldığımız Başkomutanlık Meydan Muharebesi kutlu olsun.
Bu yol, vazgeçilmezimizdir.