Boğaziçi Üniversitesi’ndeki direniş günleri, ayları, yılları geride bırakıyor. Her geçen gün üniversiteyi Türkiye’nin en iyi eğitim kurumlarından biri yapan niteliklerinden biri yok ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Ocak 2021’de, seçilmiş rektör yerine Melih Bulu’yu atamasıyla başlayan direnişin 199. haftası da geride kaldı. Boğaziçi’ndeki son haftada yaşanan baskı ve dayatmaların sıralandığı ‘185. bülten’ kamuoyu ile paylaşıldı… İşte, son dönemde üniversitede yaşananlar:
“Bugün 25 Ekim Cuma. Nöbetimizin 943., direnişimizin 1391. günündeyiz. Sizlere basınin hâlen alınmadığı çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik gũçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz… Özgür ve özerk bir üniversite için yürüttüğümüz mücadelenin 199. haftasında yaşanan gelişmeler aşağıda listelenmiştir:
Öğrenci temsilcilerinin görevi askıya alındı
Bu hafta Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsilciliği Kurulu`nun (ÖTK) 20′ ye yakın seçilmiş öğrenci temsilcisine, haklarında açılan disiplin soruşturması nedeniyle temsilciliklerinin askıya alındığı bildirildi. Kayyım yönetimi tarafından öğrencilere e-posta ile iletilen tebligatta temsilciliklerinin askıya alınış nedeni olarak Bogaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsilciliği Yönergesi’nin 42. maddesi gösterildi. Söz konusu madde, Öğrenci Temsilciliği Kurulu Yönergesi’ne çok yakin bir tarihte, 9 Ekim 2024 tarihli Üniversite Yönetim Kurulu kararıyla eklendi. Kayyım yönetiminin, hedeflediği ÖTK tasfiyesini mümkün kılmak için kurgulandığı anlaşılan bu madde şu ifadeleri içeriyor: “Hakkında soruşturma açılan öğrencinin üyeliği askıya alınır, yerine yedek listesinde ilk sırada olan kişi görevlendirilir. Öğrenci, disiplin soruşturması sonucunda suçsuz bulunduğu takdirde tekrar görevlendirilir. Disiplin cezası aldığı takdirde, yerine görevlendirilmiş olan temsilci bir sonraki seçim dönemine kadar görevine devam eder.”
İnci’nin akademisyenlerine hatırlatmak isteriz ki, boykot meşru bir tepkidir
Bilindiği gibi yeni akademik dönem başlarken Sosyoloji ve Tarih Bölümü öğrencileri, bölümlerinin onayı alınmadan, tepeden inme yöntemlerle kadrolara atanmış olan öğretim üyelerinin verecekleri dersleri boykot edeceklerini duyurmuştu. ÖTK’nin desteğiyle yapılan boykot çağrısında öğrenciler tüm kurum bileşenlerini demokratik üniversite hakkını savunmaya ve boykota destek vermeye davet etmişti. Gayrimeşru yönetimin giriştiği son ÖTK operasyonunun temelinde derslere girmeme kararından duyulan rahatsızlık olduğu anlaşılıyor. Naci İnci yönetimine ve onun desteğiyle Boğaziçi Üniversitesi’nde kadro edinmiş akademisyenlere hatırlatmak isteriz ki öğrenci değerlendirmelerini sistematik olarak düzenleyen ilk üniversite olan Boğaziçi’nde öğrencilerin dersler ve hocalar hakkındaki görüş ve eleştirilerine her zaman azami değer verilir. Nice özveriyle, şartlarını zorlayarak bu üniversiteye girmeye hak kazanmış başarılı öğrencilerin, sadece yönetimin siyasi görüşlerine yakın oldukları için, uygun süreçlerden geçmeden bu kuruma alınmış liyakatsiz akademik kadroları eleştirmesi, maruz kaldıkları vasatlığa tepki duyarak derslere girmemeyi tercih etmeleri en doğal haklarıdır. Bu şartlar altında derslere girmeme tercihi bir suç değil, hakkıyla bu kurumda olanların hak etmeden bu kuruma dahil edilenlere gösterdiği meşru tepkidir.
Cinsel tacizi önleme ve psikolojik destek birimleri çalıştırılmıyor
Son dönemde kampüs ve kampüs dışında yaşanan birçok acı olay, öğrencilerin cinsel taciz ve şiddet vakalarında başvurabilecekleri güvenli bir birime olan gereksinimini çarpıcı şekilde ortaya çıkarıyor. Bilindiği gibi, kayyım yönetiminin ilk icraatlarından biri 2016’dan bu yana şiddetsiz ve cinsel tacizsiz bir kampüs için çalışan Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü’nü (CİTÖK Ofisi) kapatmak olmuştu. Türkiye üniversiteleri içinde öncü bir konuma sahip Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu da bu yönetim altında işlevsiz hale getirildi. Bugün komisyonun tek eski üyesi öğrencilere gönüllü olarak ve büyük bir özveriyle destek olmaya çalışıyor. Kayyım yönetiminin bir sonraki icraatı, Öğrenci Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi BÜREM’in yetersiz olan mekanını daraltarak, yönetiminde değişiklikler yapmak oldu. Böylece öğrencilerin yoğun talepte bulunduğu yüz yüze psikolojik danışma görüşmelerini sürdürecek ortam ortadan kalktı. Kurumda çalışan iki psikiyatri uzmanının ayrılmasının ardından yerlerine yoğun talebe rağmen yeni psikiyatri uzmanları alınmadı. Kayyım idaresi altında CTÖK ve BÜREM’in bilinçli olarak işlevsiz bırakılması sonucu öğrenciler için yıllardır büyük özveri ve emekle oluşturulmuş olan hizmet ve destek ortamının yok olmasını kaygıyla izliyor, bu yıkım sürecinin onarılmaz insani sonuçlarını üzüntüyle gözlemliyoruz.
Yerel seçimde tasfiye olan AKP’liler üniversiteye dolduruluyor
Yakın dönemde Boğaziçi Üniversitesi idari kadrolarına 31 Mart yerel seçimlerini kaybeden Adalet ve Kalkınma Partili belediyelerden birçok ismin yerleştirildiğini daha önce duyurmuştuk. Geçtiğimiz haftalarda AKP’li Beykoz Belediyesi’nde başkan yardımcılığı yapan Nihat Mutlu’nun İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığına, diğer başkan yardımcısı Engin Köklü’nün Yapı İşleri Daire Başkanlığına, aynı belediyede özel kalem müdürlüğü yapmış Muhammed Acar’ın da Destek Hizmetleri Şube Müdürlüğüne getirildiğini aktarmıştık. Bu hafta da yine son seçimde el değiştiren Bayrampaşa Belediyesi’nde AKP döneminde Mali Hizmetler Müdürlüğü yapmış Aziz Uz’un Boğaziçi Üniversitesi Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’na atandığını öğrendik. Bu bültene sığdıramayacağımız kadar çok kadrolaşma örneği değerlendirildiğinde, Boğaziçi Üniversitesi kayyım yönetimi altında idari görevlerin büyük çoğunlukla “partili” kadrolara emanet edildiğini söylemek mümkūn.
Yine geçtiğimiz haftalarda AKP’li Pendik Belediyesi’nde 2019-2024 yılları arasında başkan yardımcılığı yapan eski Ensar Vakfı mütevelli heyet üyesi Vahap Dogan’ın Genel Sekreter Yardımcılığına getirildiğini bildirmiştik. Doğan’la beraber genel sekreter yardımcısı sayısı 3’e çıkarılmıştı. Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumlarının İdari Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye göre üniversitelerdeki genel sekreterlik makamı, bir genel sekreter, en çok iki genel sekreter yardımcısı ve bağlı birimlerden oluşuyor. Mevzuat yok sayılarak yapılan 3. atamayı takiben bu hafta da Soner Merih Kural’ın 4. genel sekreter yardımcısı olarak atandığını öğrendik. Kural, kayyım yönetimi altında Yapı işleri Daire Başkanı olarak görev yapmış, Ağustos ayında bu görevden alınarak Genel Sekreterlik biriminde istihdam edilmişti.
Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından Adalet Ağaoğlu, henüz hayattayken kütüphanesinin büyük bir kısmını ve arşivini Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışlamış ve üniversitemiz kütüphanesinde, kendisi adına arşivini korumak üzere bir “Adalet Ağaoğlu Odası” oluşturulmuştu. Ağaoğlu, ölümünden sonra eserlerinin telif haklarının Boğaziçi Üniversitesi Vakfı (BÜVAK) tarafından yönetilmesini vasiyet etmişti. 2018 yılında Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün önerisiyle fahri doktora unvanı verilen yazar, 14 Temmuz 2020’de hayata veda etti. Vefatının ardından varisleri tarafından çalışma odası ve kitaplığı da kütüphanemizde korunmak üzere bağışlandı.
Adalet Ağaoğlu’nun vasiyeti bile yok sayılıyor!
Adalet Ağaoğlu, fahri doktora töreninde yaptığı konuşmada Boğaziçi Üniversitesi’ni, özgür, özerk ve demokratik üniversite idealinin önemli kalelerinden biri olarak tanımlamıştı. Ancak, yazarın ölümünden kısa bir süre sonra Boğaziçi Üniversitesi, siyasal müdahaleye maruz kaldı ve kayyum yönetimi altına girdi. Gelişen yıpratıcı süreçte, birçok kurumsallaşmış birimle birlikte Adalet Ağaoğlu Arşivi’nin koleksiyonuna dahil olduğu Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi de kapatılmış; Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi, yıkılıp yeniden yapılma gerekçesiyle boşaltılmış; üniversite yayınevi editörleri işten çıkarılmış ve yayın kurulu lağvedilerek birim işlevsiz hale getirilmişti. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, geçen zaman içinde tamamen işlevsiz bırakıldı ve herhangi bir yeni yayın yapmadı. Ancak geçtiğimiz yıl, yönetim tarafından tepeden inme şekilde akademik kadrolara devşirilen kişilerden oluşan yeni bir yayın kurulu oluşturulduğu ve birime yeni bir genel yayın yönetmeni atandığı öğrenildi. Bundan kısa bir süre sonra da BÜVAK’ın yönetimindeki telif haklarının Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’ne verildiği ve Adalet Ağaoğlu’nun eserlerinin yeniden kurgulanan bu yayınevi tarafından basılacağı anlaşıldı.
Yayınevi, yazarın 95. doğum günü olan 23 Ekim 2024’te, basılan ilk dört kitabının tanıtımını yapmak üzere bir panel ve sergi düzenledi. İşlevsiz kılınarak kurumsallığı ortadan kaldırılmış bir üniversite yayınevinin, üniversitemizdeki edebiyat bölümlerine ve uzman akademisyenlere danışmadan Türkiye’nin önde gelen yazarlarından birinin kurmaca eserlerini basmak gibi bir kararı almış olmasını büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyoruz. Üstelik üniversite yayınevleri, her şeyden önce akademik yayın yapmayı ve akademinin kamuya erişiminde bir köprü görevi üstlenmeyi önceler. Edebi eser yayımlamak, hele ki bir yazarın bütün külliyatını yayımlamak, başka bir uzmanlık ve yayınevi formatı gerektirir. Korkarız ki Adalet Ağaoğlu gibi Türk edebiyatındaki yeri tartışılmayacak bir yazarın eserleri, tecrübeli bir editörden bile yoksun bu yayınevinde gereken itinayı yansıtmayabilir. Kuşkusuz Ağaoğlu, kitaplarının telif haklarını BÜVAK’a bırakırken üniversiteyi ve öğrencileri desteklemeyi hedeflemiş, eserlerinin ve arşivinin korunup yaşatılması konusunda köklü ve demokratik bir kurumsal kültürü olan Boğaziçi Üniversitesi’ne tam bir güven duymuştur. Adalet Ağaoğlu hayatta olsaydı, eminiz ki kitaplarının bir üniversite yayınevi tarafından basılmasını desteklemeyeceği gibi, isminin ve eserlerinin bir kayyum yönetim ile beraber anılmasını da istemeyecekti.”
Bültende bir de güzel haber var…
Üniversitenin köklü kurumlarına vurulan darbelerin sıralandığı bültende bir de güzel haber yer aldı. Boğaziçi’nin 153. kuruluş yılının kutlandığı 25 Eylül’de başlatılan fidan bağış kampanyası sonuçlanmış. TEMA tarafından Manisa Büyükgüney’de belirlenen alana 2400 yeni fidan dikilmiş; orman “Dünden Yarına Boğaziçi Üniversitesi Hatıra Ormanı” adıyla anılacak. Boğaziçili hocalar, kampanyaya destek verenlere teşekkür ederek, şunları söylüyor: “Eminiz ki bu orman gelişip yeşerirken, bizler de Boğaziçi Üniversitesi’nin siyasal ablukadan kurtulup özgürleştiği günleri göreceğiz. Bizler her iş günü her öğlen bu meydanda toplanıyor, rektörlüğe sırtımızı dönüyor, gayrimeşru yönetimin demokratik olmayan uygulamalarının hiçbirini kabul etmediğimizi, ilkelerimizden vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz. Kamuoyuna, ilkelerimizin arkasında olduğumuzu, insan haklarına, bilimsel düşünceye saygılı, demokratik bir üniversite ortamı kurulana kadar bu direnişten vazgeçmeyeceğimizi yeniden ve ilk günkü kararlılığımızla duyurur, bu mücadeleyi öğrencilerimize, mezunlarımıza, tüm topluma olan borcumuz olarak gördüğümüzü ifade etmek isteriz. Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar: Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.” (istanbullook)