Açık Radyo, 95.0 frekansında yayın yapıyordu ve bir ay sonra 30. yılını dolduracaktı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından bir yayında kullanılan “Ermeni soykırımı” ifadesi nedeniyle lisansı iptal edildi ve yayın hayatına sona vermek zorunda kaldı. İfade özgürlüğüne vurulan bu ağır darbeye karşı binlerce insanın çağrısı ve çabası işe yaramadı daha doğrusu iktidarın kibir duvarını aşamadı. 30 yılda kimsenin yapamadığını, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin yaptı, bu utancı hem ülkenin, hem de kişisel tarihine yazdırmayı başardı. Ama her şey bitmiş değil, bu karara karşı yürütmenin durdurulması için mahkemeye başvuruldu. Açık Radyo, farklı lisanslarla yayını sürdürmenin yollarını arıyor.
Son yayında destek için gelenler radyonun bahçesinde büyük bir kalabalık oluşturdu. Kurucu Ömer Madra, yayına veda ettikten sonra çalışanlara ve dinleyicilerle şöyle seslendi: “En büyük sıkıntı şu. Şair Haydar Ergülen’in kedileri ne olacak diye düşünmeden edemiyorum çünkü birçok dinleyici, destekçi arkadaşımız bugün, bu sessizliğin kendi evinin içinde bıraktığı korkunç boşluk duygusunu yansıttılar. En çok Haydar’ı hatırladım ben de. Çok eski bir dinleyicimiz. Evden çıkarken daima radyoyu açık bırakıyordu kediler dinlemeye devam etsin diye…
30 yıl boyunca Türkiye’den ve dünyadan yaklaşık 26 bin düşünür, aktivist, yazar, güzide konuk ağırladı. Açık Radyo’nun bir şekilde sık sık dile getirmeye çalıştığımız gibi kamusal parklar, ormanlar gibi bir müşterek olduğunu tekrarlıyoruz ama bunu bir kez daha burada söylemekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Açık Radyo dendiğinde akla, başka bir mecrada hak ettiğini bulamamış bir hüzünlü şarkı, radyo tiyatrosundan aklınıza kazınan müthiş bir tirat, edebiyatın görünür kıldığı bir büyük hikâye, insanlığın renk ve titreşimlerini sesle çepeçevre kuşatan bir mecra gelir.
‘Kamunun sesini kısma girişimi olarak hatırlanacak’
Açık Radyo dendiğinde akla, milyonlarca insanın ta Londra’da başlatıp Ankara’ya kadar devam ettirdiği bir barış çığlığı gelir. Yırca’da, Cerattepe’de, Akbelen’de ağaçlarına var güçleriyle sarılarak sahip çıkan köylü kadınlar ya da lise önlerinden meydanlara taşarak fosil yakıt şirketlerinin boyunduruğunda canlılar alemini yok oluşa sürükleyen resmi iklim politikalarını protesto eden gençler gelir.
Açık Radyo dendiğinde akla, ekoloji mücadelesinin, sosyal dayanışmanın, hak mücadelesinin seslerine daima kürsü ve megafon olan sakin ama kararlı bir radyo istasyonu gelir. Açık Radyo, kamusal faydanın sesidir. Biz böyle görüyoruz. Kurulduğu günden bu yana herhangi bir kişi ya da grubun çıkarını gözetmeksizin kamu yararına yayın yapmıştır. Gücünü ve dirayetini buradan alır. Açık Radyo, Türkiye ve dünya kamuoyunda gerek siyasette gerek kültür, sanat ve edebiyat alanlarında ne tartışılıyorsa bunu itidal ve sağduyuyla fakat eksiksiz konuşmayı kendine görev bilir.
RTÜK kararıyla Açık Radyo’nun karasal yayın lisansının iptal edilmesi, hangi teknik ya da bürokratik gerekçeye dayandırılıyor olursa olsun, kesinlikle kamunun sesini kısma girişimidir. Tarihe öyle geçecektir ve daima öyle hatırlanacaktır.”
‘Her yerde söyleyin lütfen: Açık Radyo, açık kalmalı’
“Karasal yayın lisansının iptali, radyonun kapanması anlamına gelmiyor. Radyonun yayıncı olarak başvurma hakkı olan farklı lisans biçimleri mevcut ve bunlardan biriyle yayınların sürdürülmesi planlanıyor. Ayrıca karara karşı yürütmenin durdurulması istemli davayı da açtık. Hukuki süreçler hâlen devam etmektedir. Açık Radyo için ses çıkar diyoruz. Toplumumuz, giderek sayıları artan şiddet sarmallarıyla dört bir yandan kuşatılmışken birbirimizi dinlemek, ortak bir gelecek hayal edip onu hep birlikte kurmaktan başka çaremiz yok. Dinleyicilerimizi, destekçilerimizi ve kamuoyunu Açık Radyo için, özgür yayıncılık ve özgür habercilik için bir kez daha ama bu sefer çok daha net ve gür bir biçimde ses çıkarmaya davet ediyoruz. Bulunduğunuz her yerde radyonuzun sesi olun ve her yerde yüksek sesle söyleyin lütfen: Açık Radyo, açık kalmalı.” (istanbullook)