NEBAHAT KOÇ
Baden-Württemberg eyaletindeki Heidelberg 800 yıllık bir tarihe sahip. Tarihi zenginliği ve çeşitliliğiyle çekim merkezi. Ortasından süzülen Neckar Nehri, tarihi binaları ve doğasıyla büyülediği için düşmanları bile bu kente kıyamamış. Heidelberg, II. Dünya Savaşı’nda ABD’nin kontrolüne girmiş. General Patton şehri çok sevince, Heidelberg bombalanmaktan kurtulmuş. Almanya’da II. Dünya Savaşı’nda bombalanmayan kent olarak tarihi ve mimari dokusunu korumayı başarmış, turistler için tam bir cazibe merkezi. Neckar Nehri üzerindeki 1788 yılında yapılan tarihi yaya köprüsü (Karl Theodor Köprüsü—kentin en kalabalık noktalarından), kentin yükseklerinde yeşillikler içindeki tarihi kalesi, Kurpfalzisches Museum, tarihi üniversite binası, ana yaya caddesi, Marktplatz turistlerin uğrak noktalarından sadece birkaçı.
Üniversitesinde filozoflar ders verdi
Bu romantik kent, sadece geniş tarihiyle adından söz ettirmiyor. Şehir, yüksek eğitim ve bilimin merkezi olmasıyla da öne çıkıyor. Heidelberg, 1386 kuruluş yılıyla Almanya’nın en eski üniversitesine sahip. Dünya çapında bilinirliği yüksek üniversite, önde gelen araştırma kurumlarından da biri. Profesörleri arasında filozoflar Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Karl Jaspers, Hans-Georg Gadamer, sosyolog Max Weber, Alfred Weber da var. Öğrencileri arasında ise besteci Robert Schumann, yazar Joseph von Eichendorff, filozof Hannah Arendt, eski şansölye Helmut Kohl de bulunuyor. Bu noktada Max Weber’in aynı üniversitede hukuk eğitimi aldığını da belirtelim. 50’yi aşkın Nobel Ödül sahibini barındırıyor üniversite. Kentin nüfusu yaklaşık 150 bin. 40 bine yakını öğrenci.
Merkezindeki vaha
Kentin cazibesini artıran bir başka ayrıcalığı da yürüyüş yolu ve patikaları. Hem de eski tarihi köprünün ayağının hemen yanı başından başlıyor bu rotalar. Yani kentin merkezinde. Ama bu ağaçlık patika ve yollar öyle sıradan değil. Ünlü filozoflar da yürüdü bu yollarda. Bu kez ben de dik bir patika olan yılanlı yol (Schlangen Weg) deneyimimi paylaşacağım. Bu dik patikanın sonunda önce Felsefe Yolu, sonra da Filozoflar Yolu (Filozoflar Yürüyüşü) bulunuyor. Tüm bu rotayı tamamlamanız için biraz yorulmanız ve en önemlisi yeterli zamanınız olması gerektiğini belirteyim.
Film platosu gibi
Kentin tarihi yerlerini, müzelerini gezip, tarihi yaya köprüsünde yeterli fotoğraflarımı çektikten sonra bu patika ve yolları aramaya başladım. Tarihi köprünün kuzey ucunda su ve atıştırmalık satanlara soruyorum bu yolu. -Aslında tam da o noktadaymışım! Türk çıkan bu satıcılar, hemen şurası (köprüye bitişik araba yolu var. Yolun hemen arkası) diyerek elleriyle patikanın başlangıç noktasını gösteriyorlar. Köprünün diğer yakasındaki görkemli tarihi kalenin de tam karşısına düşüyor burası. Patikanın girişinde bilgilendirme levhası bulunuyor. Başlıyorum film seti gibi bu patikadan tırmanmaya… Kıvrımlı dar bu patikaya yılanlı yol (Schlangen Weg) deniyor. Küçük taşlı yokuştan tırmanırken, birçok turistin güzel bir atmosfer sunan bu patikada fotoğraf çektirmesine de tanıklık ediyorum.
Bağ yoluymuş
Ağaçların arasından, duvarlarını bile yeşilliklerin sardığı patika aslında zamanında üzüm bağlarına giden bir bağ yoluymuş. 19. yüzyıl başlarında ortaya çıkarılan bu yol, sonraki yıllarda yenilenerek kısa kısa merdivenler de eklenmiş. Tırmanmaya devam diyorum. Çıktıkça oturma banklarının bulunduğu küçük balkonvari alanlarda dinlenerek, şehri bir de yüksek konumdan seyrediyorum. Mola alanlarında küçük dinlenmelerle her seviyede Heidelberg’in tarihi köprüsünü, yine karşı kıyıdaki ormanın içindeki görkemli tarihi kalesini, eski kenti panoramik manzarasının tadını çıkarmayı sürdürüyorum. Heidelberg eski şehri fazlasıyla turist kalabalığı barındırdığı için bu patika tırmanışıyla bir anlamda sessizliğin, yeşilliğin ortasında sakinliğin ve manzaranın keyfine varıyorsunuz. Vaha gibi. Tabii bu muhteşem manzaranın bol bol fotoğrafını çekiyorum. Bu küçük mola alanlarında oturup sohbet eden çok sayıda küçük gruplara da rastlıyorsunuz. Bu deneyimi yaşayanların sayısı hiç de az değil. Ne de olsa Goethe’ye, Hölderlin’e de ilham vermiş bir rotadan söz ediyoruz. O nedenle kenti keşfetmenin ilgi gören bir bölümü olmuş.
Hegel de yürümüş
700 metrelik bir tırmanışın sonunda önce felsefe yürüyüşlerinin yapıldığı Felsefe Yolu’na, sonrasında sessizliği ve yeşilin ortasında filozofların düşüncelere daldığı Filozoflar Yolu’na bağlanıyorsunuz. Burada aralarında başta Hegel’in de olduğu önemli şahsiyetler yürümüş. Yine tarihi üniversitenin profesörleri de burada yürümüş. Adımlar atılırken birçok tartışmaya sahne olmuştur bu yollar. Belki de ağaçların gölgesinde yeni düşünceler, teoriler, tespitler doğmuştur. Kim bilir…
Bu düşüncelerle yarım saatlik bir tırmanışın ardından aynı güzergahtan tekrar geri dönüyorum. Küçük taşlı dar yollardan yokuş aşağı inerken belirli aralıklarla tekrar tekrar tarihi kaleye, köprüye, eski çarşıya bakıyorum… Patika başlangıcı hemen tarihi köprünün ayağında olduğu için soluğu yine tarihi köprü üzerinde alıyorum. Bir kez daha bu yaya köprüsünde kalabalık turist grupları arasına karışıyorum. Ve bir dahaki sefere filozofların yürüyüş yaptığı yolu da deneyimlemek üzere Hauptbahnhof’un yolunu tutuyorum.
Fotoğraflar: Nebahat Koç