AYKUT KÜÇÜKKAYA
Küresel gelişmeler, Ortadoğu’daki savaş politikası adanın da en önemli gündem maddesi. Özellikle Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, İsrail’in Lübnan’a saldırıları ve çatışmaların bölgeye yayılma riski bağlamında New York’taki Türkevi’nde yaptığı, “Coğrafi konumuna baktığımızda, Kıbrıs’ın da bir hedef haline gelme ihtimali de şu anda gündemdedir” sözleri tartışma konusu…
Böylesi bir gündemde geçen hafta Girne’de iki önemli siyasetçinin konuşmacı olduğu oturumu izleyenler arasındaydım. Girne Düşünce Derneği sol siyasetin önemli ismi KKTC’nin İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la, sağ siyasetin önde gelen politikacısı eski Başbakan Serdar Denktaş’ı aynı masada buluşturdu. “Küresel Gelişmeler Işığında Kıbrıs Sorunu” başlıklı panele katılımın az olması iki lideri de mutsuz etmişti. Talat bu “tatsız” konuya girmese de Denktaş açılış konuşmasına izleyici sayısının az olmasını eleştirerek başladı. Aslına bakarsanız katılımın azlığı başlıktaki “mutsuz ve umutsuz” insanların Kıbrıs sorununun çözümüne olan inancını kaybettiğinin bir göstergesiydi…
Eski DP Genel Başkanı, sağ politikanın önemli ismi Serdar Denktaş’ın konuşması da bu inanç kaybını işaret ediyordu. Denktaş iki devletli çözümün “doğru bir politika, doğru bir hedef” olduğunu söylüyor; 50 yılda gelinen noktayı ise şu cümlelerle özetliyordu: “Kendi insanımız devletinden uzaklaşıyor. Kendi insanımız devletine inancını yitiriyor. Kurtuluş mücadelesi vermiş, devlet kuran bir halk. Kim inanıyor şimdi buna? Kimse!”
Eski Başbakan, ülkenin kendi içinde, demokrasisinde kırılmalar yaşadığını ancak dışa karşı yeniden “ülkede tek ses” olması gerektiğine dikkat çekiyordu. “Ankara’ya böyle gidersek Türkiye’yi ikna ederiz sonra da dünyayı” diye konuşan Denktaş, topluma, “çözüm için ilk önce kendi içimizde uzlaşmalıyız” mesajı veriyordu.
Dönemin Başbakanı Talat 24 Nisan 2004’te referanduma sunulan Annan Planı’nı ve adanın birleştirilmesini destekleyen en önemli isimdi. 2005-2010 yılları arasında KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı’nı yapan Talat, 20 yıl önce yapılan referandumda Rum tarafının sol partisi AKEL’in “Hayır” demesinin şaşkınlığını ve üzüntüsünü hâlâ ilk günkü gibi yaşıyor. Talat konuşmasında Rum lider Hristofyas’ın Annan Planı döneminde referandumda ‘Evet’ diyeceği mesajlarını verdiğini anımsattı. “Hatta referandum öncesi Bürgenstock görüşmelerinden ayrılırken bana ‘Deli misin, tabii ki evet’ dedi” diyen Talat, “AKEL’in reddetmesi nedeniyle Kıbrıs’ta bir anlaşma olmadı. Benim aklımın ucundan geçmedi AKEL’in hayır diyeceği. Büyük hayal kırıklığıydı, yirmi yıl önce büyük bir fırsat kaçtı” değerlendirmesini yaptı. Talat konuşmasında o dönemle ilgili iki önemli tanıklığını da şöyle aktardı:
“O dönemde Tayyip Erdoğan Türkiye’de güçlenmek zorundaydı. Güçlenmek için Avrupa Birliği’nin desteğine ihtiyacı vardı. Ben o zaman başbakanım tabii. Türkiye Dışişleri’nin bir mensubu şunu söyledi: ‘Vallahi’ dedi, ‘Ben bu görüşte değildim ama Türkiye’nin menfaatlerinin Annan Planı’na destek olduğu hususuna ben de inanıyorum. O yüzden destek veriyoruz ama temennim bu planın geçmemesi’ dedi. Yine görüşmeler sırasında Rum tarafından önemli bir isim ‘Federasyon çerçevesindeki çözüm yerine iki devletli bir çözümü isterim. Çünkü ben Kıbrıslı Rumları, Kıbrıslı Türklerin hastanelerimizden yararlanmasına bile ikna edemem’ dedi.”
Talat bu tanıklıklarını oturumu izleyenlere, “Siyasetçilerin söylediklerinin hepsine inanmayın, hiç inanmayın, inanacaksanız da bari yarısına inanın” esprisiyle noktaladı
Her iki lider de samimi, içten konuştu. Her iki eski liderin de Cumhurbaşkanı Tatar’ın, mevcut hükümetin AKP ve Erdoğan yörüngesindeki politikasından hoşnut olmadığı, izlenen politikayı desteklemediği sözlerine yansıdı.
Evet… Kıbrıs’ta insanlar mutsuz…
Ama şöyle bir gerçeklik de var. Sağ ve solu aynı masada birleştiren, eski Cumhurbaşkanıyla eski başbakanı buluşturan, soru-yanıt kısmında görüşünü istediği gibi açıklayan, sorusunu soran bir toplum asla “umudunu” yitirmemeli…
Fotoğraf: Aykut Küçükkaya