PROF. DR. HALİS DOKGÖZ
Adli tıp uzmanı
21 Ağustos’ta kaybolan Narin’in cansız bedeni 19 gün sonra bulundu. Aradan geçen süreçte Narin’in bir cinayete kurban gittiğini öğrendik. Dilruba, Ahmet, Türkan, Ecrin, Leyla, Talha, Alya, Mustafa, Mehmet, Muhammed Enes ve daha pek çok isimsiz çocuğumuzdan sonra Narin, ne ilk ne de son olacak!
Narin olayı üzerinden kayıp çocuklar ve çocuk cinayetleri üzerine bir değerlendirme yapmak bir zorunluluk. Kayıp çocuklar sorunu sadece sansasyonel vakalar olduğunda gündeme geliyor. Kapalı kültürel ve sosyal kodlara sahip olan toplumlarda “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla namus ve ahlak gibi tanımlamalarla hareket edilerek çocukların bir nesneye dönüştürülebildiğini ve ölümlerinin bile önemsizleştirilebildiğini görüyoruz. O nedenle bir çocuk kaybolduğunda, cinsel istismara uğradığında veya cinayete kurban gittiğinde soruşturmanın aile üyelerinden başlatılması ve çeperin genişletilmesi gerekiyor. Bu tür olaylar gündeme geldiğinde yüzde 80-85’lere varan oranlarda saldırganların çocuğun bildiği, tanıdığı kişiler çıkıyor.
Soruşturma aşaması ile birlikte adli tıbbi değerlendirme zaman geçirilmeden yapılmalı. Örneğin Narin’in ağabeyinin kolunda ısırık izleri olduğu söylendi ancak bu izlerin kime ait olduğu saptanamadı. Çünkü banyo yapmıştı ve elbiseleri yıkanmıştı; herhangi bir biyolojik materyal bulma ve DNA incelemesi yapma şansı kalmamıştı. Oysa merkezden başlayan bir değerlendirme olsaydı, biz o çocuğu ilk günlerde muayene eder ve üzerindeki ısırık izlerinin kime ait olduğunu DNA incelemesiyle yüzde 99.9 doğrulukla saptardık.
Kayıp çocuk olaylarında ilk 48 saat çok kritik
Kayıp çocuk söz konusu olduğunda ilk 24-48 saat canlı bulunması için kritiktir. Ne kadar erken müdahale edilirse çocuğun canlı bulunma olasılığı yükselir. Her geçen saat aleyhe işler. Bu noktadan sonra artık çocuğun cesedine mümkün olduğunca erken ulaşmak olayın cinayet, intihar veya kaza olup olmadığının aydınlatılmasında; cinayet ise katil veya katillerin belirlenmesinde çok önemlidir. Erken adli tıp değerlendirmesi ile ölüm nedeni, şekli, zamanı, ölüme etki eden faktörler, cinsel istismar olup olmadığı belirlenebilir ve katillerin kimliklendirilmesi mümkün olur.
Aileden başlayarak sosyal çevrenin ifadeleri, olay yerinin kontamine (kirlenmeden) edilmeden incelenmesi, adli tıbbi muayene ve değerlendirilmeleri çok kritiktir. Örneğin bu olayda amcanın aracında yapılan incelemede ön ve arka koltukta Narin’e ait biyolojik materyal bulunmuş ve moleküler inceleme ile DNA saptanmıştı. Çıplak gözle bazen göremediğimiz kan, idrar, tükürük, kulak kiri, deri parçaları gibi materyalleri çeşitli dalga boylarında ışık kaynakları, yani uv ışıklarla görünebilir kılarız. Aracın sonradan bu tür inceleme için alıkonulduğunu biliyoruz. Portabl uv ışık kaynakları ile olay yeri inceleme çok önemlidir.
Narin öldü ama bedeni konuşmaya devam ediyor
Narin’in cesedine maalesef kaybolduktan 19 gün sonra ulaşabildik. Ölüm muayenesi ve otopside kafatası, göğüs boşluğu ve karın organları ile birlikte tüm sistemler ve iskelet sistemi değerlendirdi. Laboratuvarda organ ve dokulardan histopatolojik incelemeler, kan, idrar, organ ve dokularda alkol, uyutucu, uyuşturucu ve zehirler, cinsel istismar ve DNA incelemesi yapıldı. 19 gün uzun bir süre ve olayın yaz aylarında olduğunu düşündüğümüzde vücutta çürüme dediğimiz deri ve altındaki kas gibi yumuşak dokuların kaybolduğu bir süreç yaşanır. O nedenle laboratuvardan veri elde etmemiz zorlaşır.
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun kamuoyuna yansıyan verilerine göre çocuğun, ağız burun kapanması ve boyun bölgesine basıyla elle boğmaya bağlı tiroid kıkırdak boynuzlarında ve korpusunda kırıklarla karakterize mekanik asfiksi sonucu öldüğü saptandı. Böylece ölüm şekli, yani cinayet kesinleşmiş oldu. Çuvalın bir kısmının parçalandığı ve sol bacağın dışarıda olduğu, fibula kemiğinin bulunamadığı ve hayvanlarca yumuşak dokuların parçalandığı, kalkaneus kemiğinde hayvanların diş yapısına uygun izler ve kırık olduğu da kesinleşti. Çürüme nedeniyle cinsel istismar olup olmadığı belirlenemedi, dokularda herhangi bir toksik madde saptanmadı. Günler, haftalar, aylar ve yıllar sonra bulunan ceset kalıntılarındaki böcekler ve sinekler ölüm zamanının tahmininde kullanılan önemli delillerdir. Bu olayda adli entomolojiden yararlanılarak ölümün 21 Ağustos günü gerçekleştiği değerlendirmesi göze çarpıyor.
Burada olay yeri rekonstrüksiyonu dediğimiz olay yerinin yeniden canlandırılması da çok önemlidir. Tanık ve sanık ifadelerinin gerçeği ifade edip etmediği bu şekilde ortaya konulacaktır. Narin öldü ama bedeni otopsi ve laboratuvar bulgularıyla konuşmaya devam ediyor. Mesele artık katil veya katiller kim sorusunun çok ötesindedir. Bundan sonraki süreçte cinayetin neden, nasıl, nerede ve niçin işlendiği, arka planı ile birlikte ortaya konulmalıdır.
Dünyada her yıl yüz binlerce çocuk kayboluyor
Kayıp çocuklar ve çocuk cinayetleri tüm dünyada bir sorun. ABD’de, 2022’de 359 bin 94 kayıp çocuk bildirilmiş. Avrupa Komisyonu araştırmasına göre Avrupa’da her yıl 250 bin çocuk kayboluyor. Almanya’da her yıl yaklaşık 100 bin çocuğun kaybolduğu bildirilirken, İspanya ve İtalya’da bu sayı yaklaşık 20 bin. Türkiye’de kayıp çocuk konusunda yeterli veri bulunmamakla birlikte konuyla ilgili TBMM araştırma komisyonunun raporu veri konusunda bir perspektif sunuyor. Raporda yer alan Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın 2007 Kayıp Çocuklar Raporu’nda; 2007 yılında 7 bin 183 çocuğun kaybolduğu, 6 bin 350’sinin bulunduğu, 833 çocuktan ise haber alınamadığı belirtiliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 1997 ile 12 Nisan 2010 tarihleri arasında toplam 29 bin 223 kayıp çocuk ihbarı olduğu, bunlardan 27 bin 741’inin bulunduğu saptanmış. Kayıp çocukların yüzde 61.1 gibi önemli bir kısmı kız çocuğu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 yılından bu yana kayıp çocuklara ilişkin veri paylaşmıyor. Açıklanan son veriye göre 2008 – 2016 arasında toplam 104 bin 531 çocuk kayboldu; ancak kaçının ölü veya canlı bulunduğuna ilişkin veri bulunmuyor.
Her yıl kaç kayıp çocuk başvurusu yapıldığı, bu çocuklardan kaçının canlı veya ölü olarak bulunduğu, cinsiyetleri, yaş grupları, nerede kayboldukları, sosyodemografik ve sosyokültürel özelliklerinin ortaya konulması gerekiyor. Bu veriler, ülkemizdeki durumu görmemizi, algılamamızı ve soruna çözüm yolları üretmemizi sağlayacaktır.
ABD’de 2002 yılında Amerika’nın Kayıpları Acil Durum Yayını Müdahalesi AMBER Uyarı Sistemi ve Avrupa’da çocuk kayıpları için 32 ülkede işletilen bir ağ etkinleştirilerek krizdeki çocuklara ve ailelere 7/24 destek sağlayan bir sistem kurulmuş. Bu sistem ülkemizde de hızla kurulmalı, ulusal veri tabanı oluşturulmalı, kurumlar arasında ekip çalışması sağlanmalı, etkin hizmet içi eğitimler ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, Emniyet içinde özel birimler kurularak kayıp çocuklar soruşturulmalıdır. Mesele sadece Narin’e ve arkadaşlarına olan borcumuzu ödemek değil aynı zamanda geleceğimiz olan çocuklarımıza karşı görevimizdir.