AYKUT KÜÇÜKKAYA
Ortadoğu yanıyor; dünya diken üstünde. Ülke cinnet halinde; çocuklar, kadınlar acımasızca katlediliyor…
Böylesi bir ortamda gündemin en önemli maddesi yerel seçimlerden birinci parti olarak zaferle çıkan CHP!..
İlkin Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesini hatırlayalım. Tamam, seçimleri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesinde Meral Akşener’in Altılı Masa’yı devirip, tekrar masaya dönmesi etkili oldu. Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesinde Akşener olayı kadar etkili olan bir hata daha yapıldı…
O dönem Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan gibi eski AKP’li isimler TV’lere çıkıyor seçmene “her kararı birlikte alacağız” mesajları veriyordu. Öyle ki Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, altılı masanın cumhurbaşkanının, bir konuda kendi kararını uygulayacağını söylemesi halinde kriz çıkacağını belirtiyor, “Çok açık söyleyeyim. O cumhurbaşkanı Meclis desteğini kaybeder. Ülke yeniden seçime gitmek zorunda kalır” diyordu.
Çokbaşlı bir yapı, “her kafadan bir ses çıkacak” endişesi Akşener olayıyla birleşince sandıkta yenilgi kaçınılmazdı.
Kanımca CHP de bugünlerde aynı cenderenin, “çokbaşlı bir yapının” içine girmiş durumda!.. Bir yanda CHP lideri Özgür Özel diğer yanda 7. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu… Bir yanda Ekrem İmamoğlu diğer yanda Mansur Yavaş cephesi… CHP içinde herkes bir ismin arkasında sıralanmış durumda. Bu sıralanma TV’lerdeki tartışmalara, sosyal medyaya çok net bir şekilde yansıyor. Televizyona çıkan isimlere -siyasetçisi, gazetecisi, siyaset bilimcisi vb- soru sorulduğunda hangi konuda ne söyleyeceğini tahmin etmeye bile gerek yok artık, çünkü konuşmaya başlamadan ne söyleyeceğini biliyorsunuz.
O yüzdendir ki bu gidişat iyi değil!.. CHP’liler bu cendereden, çokbaşlılıktan kurtulmak istiyorsa önce şuna karar vermeli: “Biz iktidar olup ülkeyi mi yönetmek istiyoruz. Ya da parti içinde iktidar olup, Ankara’daki Genel Merkez’den iktidara muhalefet etmeyi mi?”
Bu kararı her ortamda ülkesini, partisini kendinden, ailesinden daha çok sevdiğini söyleyen CHP’liler verecek. Yoksa bu söylem de “koca bir yalan mı?”