EMRAH KOLUKISA
Levent’te bir apartmanın 3. katında yer alan 1851.gallery kapılarını yeni açan bir sanat mekanı. Galerinin kurucusu Kerim Suner aslında tanıdık bir isim; Türkiye’nin ilk sanat galerilerinden Galeri Lebriz’i kuran aileden geliyor ve ilk sanat portalı lebriz.com’un da kurucusu aynı zamanda. Tarihi ve el yapımı tekniklerle fotoğraf üreten sanatçıların çalışmalarına ağırlık verecek olan 1851.gallery, Kerim Suner’in 2016 yılından beri bu alandaki çalışmalarını sürdürdüğü 1851.studio’nun devamı niteliğini taşıyor bir anlamda. Galerinin ilk sergisi ise Türkiye’nin önemli ressamlarından Avni Lifij’in 100 yılı aşkın bir süre önce çektiği fotoğraflarına odaklanıyor. Küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez’in üstlendiği sergi için, Avni Lifij’in ailesi olan Sirel ailesi koleksiyonunda korunan cam negatiflerden, dönemin önde gelen tekniği platin-paladyum baskı ile hazırlanan 36 fotoğraf, 1851.studio tarafından 6 aylık bir süreçte, incelikli bir çalışma ile üretildi. Hem serginin içeriğini hem de sergide uygulanan özel tekniği, sırasıyla Dr. Necmi Sönmez ve Kerim Suner ile konuştuk.
Sergiye adını veren “Affedersiniz ama, sanat bir kodak fotoğrafı değildir” cümlesini hikayesinden başlayalım mı? Kimin ağzından bu cümle ve neyi anlatıyor?
Dr. Necmi Sönmez: Bu cümle Avni Lifij‘in vefat etmeden bir yıl önce kaleme aldığı bir yazıda geçiyor. Onun Osmanlıca yazmış olduğu yazıları, Ö.F. Şerifoğlu tarafından kitap olarak yayınlanmıştı. Bu kitabı okurken o yıllardaki sanat tartışmalarının arka planını anlamam mümkün oldu. Lifij’in Ankara’da Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının düşüncel çerçevesini oluşturan Türk Ocağı’nın yayınladığı Türk Yurdu dergisinde bir dizi olarak yayınnlanan bu yazısı aslına onun yaşadığı dönemdeki öncü fikirlerini özetliyor. Bu yazıyı doğru kavramak için bir çok kereler okurken, onun fotoğraflarını ele alan bir serginin bu cümle ile ortaya çıkmasının çarpıcı olduğunu düşündüm. Kısaca Avni Lifij bu yazı dizisinde „bakmakla görmek“ arasındaki farklılıkları ele alarak kendine özgü bir duruş sergiliyor. Bunu fark etmek beni onun fotoğraflarına daha da yakınlaştırdı diyebilirim.
Lifij‘in fotoğrafa olan ilgisini temelinde ne yatıyor olabilir, resimlerinde model olarak kullanmak istediği için mi çekmiş bu fotoğrafları yoksa başka bir amacı mı var?
Dr. Necmi Sönmez: Lifij fotoğrafı yeni bir görme biçimi olarak ele alıyor. Kameranın arkasından baktığı doğa ile gözleriyle gördüğü dış dünya arasındaki farklılıkların bilincinde. Bunu çok gençken fark ettiği ve çalışmalarının odağına yerleştirdiği için „öncü“ bir sanatçı. Mütevazi olmadan söylemek istiyorum. Bu topraklardaki „modernizm“ fikrini savunan, eserlerinin yanı sıra yazılarıyla, fotoğraflarıyla da destekleyerek Lifij’in adeta sanat tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek bir farklılığı var. Fotoğraflarını kendi resimleri için bir çıkış noktası olarak kullanıyor. Ama Osman Hamdi’de gördüğümüz gibi, fotoğraftan yola çıkarak „bire bir“ kompozisyon oluşturmuyor. Çağının en yeni buluşu olan fotoğraf Lifij için dünyaya bakış açısını şekillendiren bir araç. Bu sayede resimlerindeki etkileyici renk yorumlarını ve etkisini bugün bile koruyan tazeliği yakalıyor.
Avni Lifij’in fotoğraflarını incelediğimizde onun sanatının hangi yansımalarını görüyoruz?
Dr. Necmi Sönmez: Bizim bu fotoğrafları yüz yıldan fazla bir süre koyan ailesinden aldığımız iki cam negativ kutusundaki fotoğraflardan yola çıkarak geliştirdiğim bir yorum var. Avni’nin siyah beyazlarında dönemin ötesine geçen özellikler var. Ailesine, büyük bir aşkla bağlı olduğu eşi Harika Hanıma farklı bir perspektiften bakarak bir tür „ressam fotoğrafçılar kuşağının kuruculuğunu üstleniyor. Bu onun „Modernizm“i içselleştirerek nasıl yorumladığını da ortaya çıkarıyor. Bir ressam düşünün ki, daha sonra Paris’te Gerçeküstücü fotoğrafçılar tarafından kullanılacak teknikleri, kendi kendine hiçbir etkide kalmadan evinin banyo odasında kurduğu karanlık odada deniyor. Cam negatifin üstünü çizerek, kazıyarak bir anlam, ifade arıyor. Bu inan ki sanat tarihi yazılımını değiştirecek bir olgudur. Onun açtığı bu yolda Zeki Faik İzer, Erol Akyavaş, Burhan Doğançay gibi ressamlerda ilerleyerek farklı görsellikleri ele alan yorumlar geliştiriyorlar. Bizden önceki kuşaklar fotoğraf çeken ressamları merak etmemişler, hak ettikleri değeri vermemişler. Dolayısıyla yeni bir sayfa açarak ülkedeki modernizm yorumlarını ele almanın, arşivlere girerek yeni olgular aramanın tam zamanı.
Bu fotoğraflarda sizin ilginizi çeken ve bu sergiye sizi yönelten ne oldu?
Kerim Suner: Tek tek fotoğraflardan ziyade, Avni Lifij’in fotoğrafçı yönünü yakından tanımış olmak benim için heyecan verici oldu. Annem Nilgün Beller’in Galeri Lebriz döneminde yedi adet Avni Lifij sergisi düzenlemiş olduğundan dolayı, çocukluğumdan beri onun eserleri arasında büyüdüm diyebilirim. Ancak Sabancı Müzesi’nde açılan retrospektif sergisi kapsamında Necmi Sönmez’in hazırladığı kitaba kadar hiç fotoğrafını görmemiştim. Kitapta yer alan fotoğraflar da ağırlıklı olarak peyzaj ve şehir görüntülerinden oluşuyordu. Bu sergi sürecinde daha önce yayınlanmamış özel fotoğraflarının ve otoportrelerinin ortaya çıkması ve onlar üzerinde yoğun olarak çalışmak benim için tarifi mümkün olmayan bir deneyimdi.
Burada kullandığınız teknikten bahseder misiniz biraz? Neden bu teknik özellikle ve zorlukları nelerdi sizin açınızdan?
Kerim Suner: Platin-paladyum, bu fotoğrafların çekildiği dönemin (19.yy. sonu, 20. yy. başı) en önde gelen fotoğraf baskı yöntemi. Baskı süreci sonunda görüntü, kâğıt liflerinin içine nüfuz etmiş platin ve paladyum moleküllerinden oluşuyor. Aynı dönemdeki diğer tekniklere kıyasla tonal zenginlik, ara ton geçişlerindeki yumuşaklık ve dayanıklılık açısından çok daha üstün. Benim yaklaşık on yıldan beri üzerinde çalıştığım tarihi ve el yapımı fotoğraf teknikleri içinde en zorlarından biri olmamasına rağmen, tabii ki titiz çalışma ve sabır gerektiriyor. Her fotoğraf için arzu ettiğimiz neticeye ulaşana kadar en az 4-5 deneme baskısı yapmak gerekiyor. Yoğun çalıştığımız bir günde en fazla 6-7 adet baskı yapabiliyoruz. Ayrıca 100-120 yıllık cam negatiflerin baskıya uygun hale getirilmesi de zorlu bir süreç. Ancak çok severek çalıştığınız ve bütün bu aşamaları sürecin bir parçası olarak gördüğünüz zaman hiç zorluk hissetmiyorsunuz.
1851.gallery’den de biraz söz edebilir misiniz? Nasıl bir konsepti var galerinin ve gelecekte hangi sergilere ev sahipliği yapacaksınız?
Kerim Suner: 1851.gallery, tarihi ve el yapımı yönetimlerle yapılmış fotoğraflara ve bu yöntemlerle çalışan fotoğrafçıların çalışmalarına ağırlık verecek. Senede bir veya iki nitelikli sergi düzenlemeyi planlıyoruz. Bir yandan da koleksiyonumuzda ve envanterimizde bulunan fotoğraflar üzerinden bu teknikler hakkında farkındalık yaratmayı ve ziyaretçilerimizi bilgilendirmeyi hedefliyoruz. Bu bağlamda zaman içinde farklı etkinlikler ve atölye çalışmaları düzenlemeyi de planlıyoruz.
“Affedersiniz ama, sanat bir kodak fotoğrafı değildir.” – Ressam Avni Lifij’in Yeniden Hayat Bulan Fotoğrafları 18 Ocak 2025’e dek 1851.gallery’de ziyaret edilebilir.